Saturday, September 30, 2006

BueNoS DiaS

Dün yazmadığımı sanma tam tersine o kadar çok yazmıştım ki neredeyse bir saat boyunca yazıp durmuştum.. Hatta bir iki şey daha yazıp artık bloguma kaydedecektim.. Ama birden elektrik kesilince bizim LapTop'un pili yaşlandığı için şarj olamıyor eh elektrik bağlantısı kesilince o da kapandı.. Ekran bir anda simsiyah olunca sinirimden çatlayacaktım.. Bilgisayarıma vurup Allah seni kahretsin adi şey diye bağırmışım ki kardeşim odadan abla noluyor diye bana seslendi.. Neyse bugün önümde uzun bir vakit var onun için de çok uzun yazmayı düşünüyorum.. Sen de okumaktan yorulmazsın umarım :) Ve dilerim yine bir aksilik çıkmadan bloguma kaydedebilirim.. Ve şimdi anlatmaya başlayalım..
Perşembe günü sahurda dedem de bizimle birlikteydi.. Babam Çin'le ilgili bir iki şey anlattı.. Bazılarında hepimiz çok güldük.. Babamın dediğine göre orada ingilizceyi çok iyi bilen çinlilerle bile anlaşmak çok zormuş.. Babam lokantaya gittiğinde garsondan kahve getirmesini istemiş ve kahvesi gelince garson kahveye brendy boşaltacağı sırada (orada öyle içiyorlarmış) babam da dökmemesini söylemiş.. Çinli garson başını tamam dercesine sallamış ve brendy'i kahveye boşaltmış.. :)
Babam çinlilerden bahsedince dedem de bize bir hadiseyi anlattı..
Malcolm x'in bir konferasında Malcolm x ateşli ateşli konuşurken salonun en önünde bir Çinli oturmuş gözlerini Malcolm x'den ayırmadan dikkatle onu dinliyormuş.. Bu Malcolm x'in hoşuna gitmiş ve o yüzden de adamla tanışabilmek için onu yanına çağırtmış.. Çinli onun yanına geldiğinde öğrenmişlerki adam ingilizce bilmiyor!!!
Ve ne öğrendiğimi sana yazayım.. Malezya'da Endonezya'da ve Çin'de ekmek kültürü yokmuş.. Malezya'da yine marketlerde satıyorlarmış.. Çin'de belki bazı yerlerde bulunurmuş.. Ama Endonezya'da hiç olmazmış.. Yani aslında bu üç ülkede ekmek kültürü sıfır.. Benim sayemde yeni birşey öğrenmiş oldunuz :)
Sahurda sohbetimizi güzelce ettikten sonra namazlarımızı kılıp yattık.. Sabahleyin babam yanıma geldi ve beni kaldırmaya çalıştı ama ben kalkmak istemiyordum.. Beynimin gerilerinde nasılsa ilk dersim boş neden gideyim ki diye kendi kendime sordukça yorganıma daha sıkı sarılıyordum.. O ara bir rüya gördüm.. Elimde bir sürü toka vardı ama lastik tokalardan değil hani şu başın iki yanına takılan tokalardan vardır ya işte onlardan.. İnsanlar yanyana tahta sandalyelere oturmuşlar ve aralarında bir de bir kadın vardı.. Onlara baktıktan sonra birden saçlarımı yapmaya karar verip tokalarımı o kadının ayaklarının önüne atıyorum.. Ardından ben de kendimi atıyorum.. Ama niye kendimi böyle yere attığıma anlam veremiyorum yavaşça yere oturmak varken.. Saçlarımı elimle toplayıp topuz haline getiriyorum ve takmak için elime bir toka alıyorum yalnız tokayı takıp takmadığımı hatırlamıyorum.. Birşey oluyor ve ben yerimden kalkıp tokalarımı orada bırakıp bir anlığına bir yere gidiyorum.. Tokalarımı unuttuğumu hatırlayınca geri geliyorum ve onları yerden toplamak için kendimi yere atıyorum ama bu sefer istemeyerek.. Tam tokalarımı toplamaya başlamışken elinde matkabı olan bıyıklı bir adam geliyor.. ''Yav bu böyle olmaz ki hade verin şu tahtaları da bir kutu yapayım'' deyip matkabı çalıştırmaya başlıyor ve ben o sırada Kardeşimin sesini duyuyorum.. Abla saat 8.25.. Gözlerimi açıp yataktan fırlıyorum ki 15 dakika sonra okuldayım :) Bunu kızlara söylediğimde Hande bana bakıp '' vay yine iyi hazırlanmışsın üstün başın her zamanki gibi düzgün'' dedi..
Biyoloji dersinde İlknur hoca geldi ama bize kızgın ve kırgındır.. Nedenine gelince çarşamba günü kulağımıza İlknur hoca okulda yok diye bir la çalındı ve yedinci saatte onunla dersimiz vardı.. Hocayı bir süre bekledikten sonra gelmiyor diye evimize gitmiştik.. Meğer hoca okuldaymış ve bizim olan dersini son saat sandığı için o da gelmemiş.. Geldiğinde hiç birimizi Yorgos hariç bulamayınca canı sıkılmış.. Bize de sitem etti.. Biyoloji dersini ne kadar sevdiğimizi anladığını söyledi.. Biz açıklamaya çalışırken birden çıkarın kağıtları quiz yapacağım deyince bizi de aldı bir telaş.. Ve quizi ne yapıp edip erteledik.. Ders bitip hoca gittikten sonra ben de dedim kızlara bu böyle olmaz hoca bize çok kızmış ikinci biyoloji dersimizde yani son derste gidip hocayı öğretmenler odasından alalım.. Ve bu öneri kabul edildi..
Kimya dersimizde Autbau diye gıcık bir konu öğrendik.. Hoca anlatmaya başladı ve bu konuda bazı istisnalar olduğunu bunları da bizim ezberlememiz gerektiğini söyledi.. Yalnız hocanın çarşamba günü anlattıklarıyla perşembe günü söyledikleri arasında bazı çelişkiler vardı.. Ben de sonradan anlattıklarında bir mantık bulamadığım için hocayı soru yağmuruna tuttum.. Hande'de benim gibi soru sorup duruyordu.. Usama tahtaya bir şey yazdığı anda kafama yatmıyorsa '' Ama hocam '' diye başlayıp sorumu soruyordum.. Bazenleri öyle bakışlar atıyordu ki kendimi gülmekten alıkoyamıyordum.. Biraz zor da olsa sonunda anladık.. Yine de hala ben kimya dersinde bir çok şeye inanmıyorum.. Çok fazla teori var.. Bu teoriler arasında boğulacağım yakında mantık olmadığı için anlayamıyorum.. Onun için ben de devamlı soru sormaya karar verdim.. Soru sorunca bir şekilde anlıyorum.. Kimya'dan bu sefer çok iyi bir not alacağım.. Bu sefer başarmalıyım.. Buna inanıyorum çünkü kimya avucumda ve ben avucumu sıkıca kapattım.. Yani kontrol bende!!
Fizik dersinde artık sürünüyorduk.. Uykunun o tatlı kokusu sınıfımızın duvarlarına sinmiş gibiydi.. Hande'de gözlerini kapatıp kafasını duvara yaslamıştı.. Bir ara dalmış olmalı ki kafası hafifçe kaydı.. Onu görünce ben de gülmeye başladım.. Güldüğümü duyar duymaz gözlerini aniden açıp bana hafifçe gülümsedi.. :)
Matematik dersinde sürünme olayını aşmış durumdaydık.. Berbat bir haldeydik.. Mr. Mitchell beni defterim konusunda uyuz etti.. Belki kendince haklı olabilirdi ama ben yine de uyuz oldum.. Bu adam için onu sevmiyorum diyemem ama bazı şeylerinden hoşlanmıyorum.. Aslında buna hoşlanmamakta denilemez.. Değişik bir duygu.. Mesela benim okuldaki bütün öğretmenlerle aram iyidir.. Dersime girmeyenler de dahil.. Beni gördüklerinde her zaman benimle konuşurlar ben de onlara gülümseyip cevap veririm.. Fakat bu konuda tek bir istisna var o da Mr. Mitchell.. Okuldaki herkesle ( öğretmenler, sekreterler ve kantinci vs vs) bir diyaloğum var ama Mr. Mitchell'la yok.. Yaklaşık dört senedir bu okuldayım ama aramızda öyle bir diyalog geçmedi.. Anladığım kadarıyla burada sorunlu olan ben değilim.. O.. Çünkü hiç bir öğrenciyle bir diyaloğu yok.. Çok nadir güler.. Kesinlikle kahkaha attığını duymadım sadece dudaklarında hafif bir tebessüm belirir.. Hatta gülünce dişlerinin gözükmesi çok olağan dışı bir olaydır bizler için.. Ve eğer acaip mutlu bir günündeyse espri yapar.. Benim gözlemlerime göre bu adam matematiğe aşık.. Çoğu matematikçi gibi bu konuda kafayı bulmuş.. Sadece matematik için yaşıyor gibi.. Sanki bütün matematik bilgilerinin yüklendiği derse girip çıkan bir robot.. Bazenleri gözleri uzaklara dalıp gittiğinde o gözlerinde tek birşey okuyabiliyorum.. ACI! Neyse bu konuyu geçelim artık..
Long Break'te ve yedinci dersimiz boş olduğu için hep balkondaydık.. Sınıfın bebeleri de aşağıda top oynuyorlardı.. Balkonun bir kenarında kalem bulduk ve o kalemle taşın üzerine bizden bir hatıra bıraktık.. Ben Ş.Z.P İrem M.K.J Hande HLN yazdı.. Niloofar'inkini hatırlamıyorum..
Top bir ara dışarı kaçtığında (okulumuz hemen yanında bir otel bulunmakta) Otel Güvenlik Görevlilerinden bitanesinin ayağının ucuna dek geldi ve adam da topa vurdu bende bu sahneyi görünce İrem'e göstermek istedim.. Ve ikimiz aynı anda başımızı Güvenlik Görevlilerine çevirince güldük.. Çünkü Görevlilerden bitanesi diğerinin arkasından sarılmış havaya kaldırıp taşıyor :) Bunu başkalarından beklerdik ama bir güvenlik görevlisine hiç yakışmıyordu :)
Yedinci derste Numan hocanın 10I'yla dersi vardı.. Bulunduğumuz balkon da hem 10I'ın hem de 12A'ın balkonu olduğu için hoca oradan bizi görebiliyordu.. Ve bizi gördüğünde yanımıza geldi.. Kızlar kötü birşey yapmayı yani atlamayı düşünmüyorsunuz değil mi? deyince Hande Numan'a bakıp evet hocam ben düşünüyorum hatta bunun sorumlusu da sizsiniz dedi.. Hoca sınıfına geri döndükten bir süre sonra aşağıdan cam kırılma sesi geldi.. Meğer bizimkiler bir top oynarken top balkonun altındaki lambaya çarpınca haliyle cam da bomba patlar gibi kırılmış..
Sekizinci dersin zili çalar çalmaz Staff Room'a İlknur hocayı almaya gittik.. Odaya ben direk girip hocanın yanına gittim ve hadi hocam bizimle dersiniz var deyip hocanın elinden tuttum.. Hande'yle İrem'i görünce güldü ve Sizi gidi yalakalar dedi.. Bu da iyiye işaretti.. Bize olan kızgınlığı geçmiş demekti.. O dersi de atlatınca evlerimize dağıldık..
Gelir gelmez içimdeki sese uyup ilk önce bilgisayarı açtım.. Grandmam'dan mail gelmişti.. Çok hoşuma gitti.. Pazar günü geliyormuş inşallah.. Sanırım o da Buster'sız bir eve gelmekten korkuyor.. Çünkü Buster'ın yokluğuna ben bile alışamadım.. Her gün o eve gittiğimde kapıyı açtığımda Buster anahtarın sesini duyacakmışta koşarak gelecekmiş ve beni kapıda karşılayacakmış gibi hissediyorum.. Sonra dizlerime sürtünüp kulaklarının arkasını ve boynunu kaşımama izin verecek.. Ben bile unutamadıysam.. O evde yaşayan her an Buster'la birlikte olan Grandmam onun yokluğuna nasıl alışacak bilmiyorum..
MandaLina hergün iki saatliğine kreşe gidiyormuş.. Teyzem onu almaya gittiğinde Mama Z'i uzaktan görür görmez kendisini yere atıyormuş.. Eve gitmicem! Sen git ben gelmicem.. diye :) Kıyameti koparıyormuş oradan çıkarana dek.. Mama Z beni rezil ediyor diyor.. Öyle bir bağırıp ağlıyormuş ki millet kızına birşey yaptığını sanacak kadar :)
Bilgisayara baktıktan hemen sonra biraz ders yapmaya çalıştım.. Birden ilham perimin kanatlarını çırptığını hissettim.. Bu hisse bayılıyorum.. O kanatlarını çırpınca hiç kimse dokunmamalı bana o an.. İlham perim kanatlarıyla uçup duygularımın barındığı yere geliyor ve değneğiyle onlara dokunup uyanmalarını sağlıyor.. İçimde ki duygular yavaşça beynime doğru akıp kelimelere dönüşüyor.. O kelimeleri sıraya sokup kalemimden kağıda aktarıyorum.. Ardından bir iki kere okuyup yanlışlarım varsa onları düzeltiyorum ve işte şiirim karşımda bana sırıtıyor..
Perşembe akşamı iftara Mihriban ve enişte geldi.. Babam başka bir yere gitmişti.. Mihriban'lar babam gelmeden erkenden kalktı..
Ve o günde bitmiş oldu.. Başka gelişen bir olay olmadı.. Şimdi de sıra gelelim Cuma'ya..
Sabah okula gittiğimde bir de ne göreyim.. Altıncı sınıf yukarıya yani 10I'ın yerine 10I'da aşağıya inmiş.. Bu duruma o kadar gıcık oldum ki.. Neden böyle oluyordu ki? Ben bu sınıftaki bu bebeleri tanıyordum.. Hepsi çok gıcık.. Yaramaz.. Tenefüslerde koşturup duran saklambaç oynayan sık sık kavga çıkarıp kavga eden çocuklardı.. İrem'e de düşündüklerimi ilettim.. Ve dediğim de çıktı.. İrem'in tabiriyle koşmaca, saklambaç ve kavga etmece oynuyorlardı :) Umarım bu bebeler en kısa zamanda aşağı inerler yoksa bizden dayak yiyecek gibiler..
İkinci dersimiz boş olduğu için Jamie'nin getirdiği Dünya'yı Kurtaran Adam adlı DVD'i izleyecektik.. İzlemek içinde Video Room'a gittik.. Yalnız DVD Player'ı ilk başta kimse çalıştıramadı.. Sınıfın erkekleri böyle olmaz deyip uğraşmaktan sıkılıp gittiler.. Biz kızlar video room'da öyle otururken Niloofar DVD Player'ı açmayı becerdi.. Bizde diğerlerine haber verdik.. DVD takıldı.. Ekranda Loading yazısı belirdi.. Bir süre sonra renkler kaymaya başladı ve tv sapıttı.. Bu sefer DVD'i çıkaramadık.. David Player'a vurdu.. Tunacan başka şeyler yaptı.. Niloofar anahtar sokmaya çalıştı.. Daha sonradan Player'ı tornavidayla açmışlarda öyle almışlar DVD'i..
Kimya dersinde hocaya yine bir sürü sordum.. Tunacan sınıftan atıldı.. Derste bir ara ben hocaya ben kimyaya inanmıyorum çok fazla teori var bence saçmalık diye düşüncelerimi belirtince.. Hoca ben de inanmıyordum ama artık inanıyorum dedi.. Hande'de gördün mü sen de kimya öğretmeni olunca inanacaksın deyince ben de aman Allah korusun dedim :) Neme gerek.. Kimya'dan en kısa zaman da kurtulmak istiyorum.. Bir de öğretmenlik.. Iyk..
İkinci Biyoloji dersinde sınıfımıza gittiğimizde bir de ne görelim 9I'ın bebeleri bizim sınıfımızda.. Meğer hem onların hem de bizim biyoloji dersimiz varmış.. Öğretmen ben bunları yani 9I'ı boş bırakmam ama sizleri boş bırakırım deyince gıcık bilmiş bir çocuk neden onları boş bırakıyorsunuz ki zaten bir sürü boş dersleri var ve ayrıca 9I'yla 11A aynı.. Neyse Allah'tan onları sınıfı boşalmışta onlar da defolup gittiler.. İlknur hoca da bize ödev verdi cevaplarını yazın bugün bana verin dedi.. Biz ödevimizi yapmak için sıralarımıza yerleşirken Hande o bilmiş çocuğun lafına sinirlenmiş olmalı ki ''tabi 9I'yla 11A aynı biz ne biliyoruz ki.. Boşu boşuna okula gelip aynı şeyleri öğrenip duruyoruz '' dedi :) Ödevimizi yapıp dersin sonunda hocaya verdik..
Altıncı dersimiz boştu.. Hande, İrem ve JJ sınıfta oturmuş öyle walkman dinliyorlardı.. Diğerleri aşağıdaydı.. Benim dinleyecek bir walkman'im olmadığı için kendi kafamdaki müziğin sesini açmaya çalıştım.. Ve önümdeki deftere bir iki şey karaladım.. Hande arada sırada bana bakıp gülüyordu.. Ben de noldu diye sorunca o da öyle ciddi bakışlar atıyorsun ki dedi :) Long Break zili çalınca M. yani JJ'in sevgilisi sınıfımıza gelmesin mi? Ama bu sefer inadına sınıftan çıkmadım öyle oturdum.. Daha doğrusu çıkmadık..
Son derste İlknur hocanın notlarımızı yani verdiğimiz ödevlere not verdiğini öğrendik.. Hande kağıtlarımızı bize getirdi.. Ben ve İrem 10 üzerinden 8 almışız.. Hande 9 almış.. Neyse fena değil..
Dün okulda bunlardan başka birşey olmadı.. Ya da ben hatırlamıyorum..
Beni yine eve İrem'in annesi bıraktı çünkü erken çıkmıştık ve ben eve yürümek istemiyordum bu aralar baldırımın üstü çok ağrıyor.. Dayanamıyorum bu ağrıya.. Sağ bacağımı kendi isteğimle oturduğum yerde havaya kaldıramıyorum.. Pis sancı oluyor öyle yapmaya çalışınca.. İnşallah geçer.. Ağrıyı veren Allah şifasınıda verir inşallah..
Akşamleyin babamın personellerine iftar yemeği veriliyordu.. Biz de gittik.. Giderken L. yengemi ve ikizleri aldık.. İkizler arabada bıcır bıcır konuştular.. Vera bana bir kağıt verdi.. Bak bu davetiye dedi.. Sonra yengem okuldaki bir iki maceralarını anlatırken.. Vera kreşten eve geldiğinde annesine arkadaşlarını anlatıyormuş.. Ve Boluçin diye bir isim söylemiş.. Yengem böyle bir ismi hiç duymadığı için kızım o Burçin olmasın deyince bizimkisi kendisini yerlere atmış.. Hayır Boluçin diye.. Yengem de öğretmenini aramış ve gerçektende öyle bir çocuk varmış kreşte :) Yengem ilk önce ingilizce eğitimi dolasıyla ikizleri bizim okula verecekmiş ama yer kalmamış ve bizim okuldayken bir hocamızla karşılaşmış.. İşte yengemin soyadını duyunca a tabi demiş anlamalıydım çünkü sizin de gözleriniz B. kadar güzel diye.. Bizim ailemizde böyle iltifatlara alışkın değilizdir.. Hele ki iltifat yabancı bir erkekten geliyorsa.. Ve İrem bunu yapan adam pakistanlıymış ismini verince çok şaşıracaksın ya da belki de şaşırmazsın :) Bu fazla samimiyet havası sanırım Pakistanlı erkeklerin ruhunda var.. Güzel bayan görünce fazlasıyla laubali oluyorlar.. Ve ismini açıklıyorum Numan :)) Yemeğe giderken bir yağmur başladı ki.. Ankara'da ben bu kadar ard arda şimşekli yağmurlar görmemiştim.. Yolda giderken şimşekler bir kaç yerde aynı anda çakıp duruyordu.. Çok güzeldi.. Güzel bir akşam geçirdik.. Babamın iş yerinde Leyla abla diye birisi vardı.. Onu ilk gördüğümde ben bu yüzü bir yerden görmüştüm diye düşünmüştüm ama birşey çıkaramadım.. Sonra yemeğe gittiğimizde Leyla ablayla aynı masaya oturduk.. O da bana beni tanıdın mı dedi.. Ben de bir yerlerden çıkarıyor gibiyim ama bir türlü hatırlayamıyorum deyince o da bana dört sene önce P.E.I.S.G okuluna ilk başladığında sana bir iki kere ingilizce dersi vermeye gelmiştim.. Hatırlamaman normal çünkü o zaman açıktım dedi.. Ve bir süre sonra kafama dank etti.. Tabi ki hatırladım.. Sadece birkaç kere görmüştüm ama yine de o zaman onu çok sevmiştim.. Ama bazı sorunlar yüzünden bana ders vermeye devam edememişti.. Saat 10 gibi evimize geldik..
Ve ben biraz ders çalıştım ve yattım.. Sahura kalktığımda namazımı kıldıktan sonra saat 7'e kadar biraz daha ders çalıştım sonra yattım.. 9.5'ta kalktım.. Kalkınca yine biraz daha ders çalıştım.. Artık ders çalışmaktan bayınca bıraktım.. O zamandan bu yana grandmama gidip televizyon seyrettim.. Galactica diye gıcık bir dizi var CNBC-e'de ona biraz baktım.. Şimdiyse sana yazıyorum.. Sana yazmaya başlamadan önce Hakan buradaydı onunla biraz konuştuk.. Evet beni Msn'e geri ekledi :) Çok fazla konuşamadık çünkü iftara başka bir yere gideceklermiş.. Ne diyek hayırlı iftarlar.. Ha bu arada Hakan demişsin yaz birşeyler bekliyoz diye.. Al işte yazdım.. Artık doya doya okursun :))

Sevipte söyleyemediğim şarkılar var
Bir dizesini asla hatırlayamadığım şiirler
Keşke keşke o ben olsaydım dediğim hikaye kadınları
Düşlerim var..
Uyandığımda yalnızca başını hatırladığım ve asla sonuna kadar görmeyi beceremediğim..
Bir adam var başımda tam dokunacakken uyandırıldığım..
Bir adam.. Sonumuzun ne olacağını hiç öğrenemedim
Düşümde bir adam var.. Benim mi bilemedim..
Bir adam var diyorum düşünüp düşümden ayrı kaldığım..
Durup da söyleyemediğim adımsa
Gizli kapaklı..
Sevda türküleri tuttursam da ben
Telli duvaklı..
Yanıma korlar mı adam seni?
Koparıp acıtmazlar mı beni?
Nafile yanar elim dudağım
Seni bana yar ederler mi?
Yağmur bulutu unutursa
Dalında çiçeği kurutursa
Yar benden utanırsa
Düşündüm düşümden ayrı kaldım..
Sibel Alaş - Adam

Bence bu şarkıyı dinlemelisiniz.. 1995'de söylenen eski bir şarkı.. İrem sen beğenir misin bilemiyorum ama kadının sesi çok güzel.. Neyse ben size tavsiyemi söyledim.. Çok güzel!! Ve annemin dediğine göre bu kadın bir ara çok ünlü olmuş..

Bugünlük bu kadar yeter.. Başka bir zaman yeniden görüşmek dileğiyle.. (Bira daha ders çalışmayı düşünüyorum.. Tabi karnımı doyurduktan sonr..) Şimdilik Güle Güle..

Thursday, September 28, 2006

BueNaS TaRDeS

Bugün de çok birşey yazamam.. Çünkü fazla zamanım yok.. Eh malum ben çalışkan bir öğrenciyim ve önümdeki zamanımı böyle harcamam doğru olmaz değil mi? :)) Biyoloji dersinde kitaptaki uyuz bir figure'u çizmemizi istemişti hoca ben de onu çizdim.. Böyle renkli renkli.. Acaip şekil oldu ya.. Bayıldım :) Şimdi SakinŞeytan'ın yorumlarını okudum ya acaip mutlu oldum.. Sanırım bugünkü moda kelimem acaip olacak.. Zaten bugün kendim de bir acaibim.. Neyse daha fazla böyle yazmaya devam edersem bu kelimeler alıp başını gidecek..
İlk önce dün akşamdan başlayalım.. Dün okulla ilgili anlatacak birşeyim var mı? Aa tabi var.. O zaman akşamdan değil sabahtan başlayacağım.. Yalnız ayrıntılara girmeyeceğim çünkü herşeyi hatırlamıyorum.. Dün Niloofar bize Farsça şarkı dinletti.. Çok güzeldi zevkle dinledik.. Sonra Hande kelb kelimesinin arapçada köpek manasına geldiğini öğrenmiş.. Ve JJ'e aniden ''JJ sen Kelb misin? '' diye soruyordu.. Bunu '' kel '' sanan sevgili arkadaşımız da kafasına dokunup sinirle '' hayır ben kel değilim '' deyip duruyordu.. Hele sonunda o kadar çok sinirlendi ki sınıftan çıkıp gitti.. Tabi biz de arkasından kahkahalara boğulduk :)
Okuldan dönerken yine son dersimiz boş olduğu için okuldan erken çıktım.. İrem'in annesi beni eve atıp yollarına devam edecekti.. Ki ablamları gördüm ve el salladım onlarda bize doğru gidiyorlarmış.. İrem'e veda edip onların yanına gittim.. Ve beni eve getirdiler..
Dün okuldan geldiğimde hemen anneme yardım ettim.. Akşam için hazırlanıyordu.. Çocukların sofrasını ben hazırladım.. İftariyelikleri hazırlayıp sofralara koydum.. Neyse işte böyle yardım ettikten sonra odama kapandım.. Bir müzik dinlerken.. Birden kelimeler üşüştü kafama ve şiir yazdım.. Şiirimi bitirdiğimde (düzeltmelerden sonra) kapı çaldı ve Harry Potter ve kardeşi Sevde geldiler.. Ardından diğerleri geldi.. Beraber iftarımızı ettik.. Sonra oturup sohbet ettik.. C. amcam A. yengem ve M. Umre'ye gidecekleri için akşamleyin namazdan sonra havalimanına gittiler.. Yolları açık olsun ve bizleri inşallah dualarında unutmasınlar.. Onlar gittikten sonra ben de odama çekilip Fizik hocasının verdiği ödevi yapmaya çalıştım ama ne kadar gıcık sorulardı onlar öyle.. Yok Libby diye bir adam varmış onunla ilgili soru sormuşlar felan fistan.. O kadar çok düşündüm ki en sonunda sıkılıp İrem'i aradım ve ona soruları sordum bir iki tanesine cevap verdi.. Diğerlerini de kendim yaptım.. Neyse şu an başımda Kardeşim cır cır ötüp duruyor.. Cümlelerimi şaşırıyorum.. Hayatta en sinir olduğum şeylerden bitanesidir birşey yazarken birisinin gelip bana birşey demesi.. Ondan sonra öyle daraldım ki dün gelip o yazdığım yazıyı yazdım.. Sonra 12'e kadar ders çalıştım ve yattım.. Babamlarla beraber sahur ettik.. Bu arada babam da Çin'den geri geldi.. Ve biz de orda yaşadıklarını anlattı.. Sohbet ettik sonra da namazımı kılıp yattım..
Ya yok bu böyle olmayacak.. Nasılsa dünü bitirdim.. Ben en iyisi bu yazıyı burada keseyim.. Kardeşim beni deli ediyor.. Ya bilgisayarı yere çarpacağım ya da Kardeşimin kafasına indireceğim ikisinin de olmasını istemiyorum onun için de en iyisi yazıyı burada kesmek..
Yarın inşallah bugünü de anlatırım.. Babamın Çin'deki macerasını da anlatırım.. Uzun bir yazı yazarım inşallah..
Şimdi gelelim SakinŞeytan'a.. Canım çok teşekkür ederim.. Bana canının sıkkın olduğunu söylemene bile gerek yoktu.. Ben artık seni yazılarından tanıyabiliyorum.. İnşallah hastalığın geçmiştir.. Blogumu okumana ve yorumlarına o kadar sevindim ki anlatamam.. Moralini başka şeylere bozma unutma ki hiç birşey kendinden önemli değildir.. Seni üzmeye çalışanlara bakma bile.. Yaptıklarını affet ama unutma da.. Hem kendini kötü hissedersen beni düşün.. Çünkü ben senin her zaman yanında olacağım.. Umarım herşey düzelir.. Ve ben seni yine böyle neşeli neşeli görürüm.. Dilerim hemen iyileşirsin ki yazdıklarıma uzun yorumlar yazmanı özlemişim :) Yazdıkların için teşekkür ederim beni kuruntularımdan kurtarmış oldun.. Böylelikle İrem'de benim o sorularımdan kurtulmuş olacak :) Hoş ben ona soracak başka sorular bulurum orası da ayrı bir konu..
Neyse.. Artık gideyim.. Katil olmadan..
Şimdi eski bir şarkı dinliyorum.. Sibel Alas - Adam.. Yarın bunun da sözlerini yazarım..
Yazdıklarımın kusuruna bakmayın.. Herhalde en kötüsü bu olacak.. Çünkü kardeşim başımda olunca içimdeki sinirle yazdım..
Başka bir zaman yeniden görüşmek dileğiyle.. Güle Güle..

Wednesday, September 27, 2006

50. YaZı

Canım sıkkın.. Canım birşey yazmak istemiyor.. Sadece belki içimdeki sıkıntı biraz olsun azalır diye buraya yazıyorum.. Bugün hakkında birşey anlatmak istemiyorum.. İçimden gelmiyor.. Yarın belki yazarım.. Fizik ödevini yarı da bıraktım.. Ama baktım düzelecek gibi değilim onun için gelim bir iki şey karalayım dedim.. Bugün bir şiir yazdım.. Çok hoşuma gitti :)) Kendi eserimi görmeyi her zaman sevmişimdir.. İnşallah bir gün buraya da yazar seninle paylaşırım.. Şimdi canım sıkıldı ya canımı sıkabilcek herşey aklıma gelip duruyor.. Okulla ilgili bir takım düşünceler.. Abimin evde olmaması.. Ve onun eşi canım ablamı özlüyor olmam.. Böyle deyince ben galiba özlemeye mahkumum.. Ve SakinŞeytan dört gündür gelip blogumu okumuyor ve ben buna üzülüyorum üstüne üstlük bir haber gelmediği için de sinirleniyorum.. Zaten İrem'i bu konuda çok soru soruyorum.. İrem bugün yorum yazmamış acaba benim gibi bir dostu unutur mu? Hani bu soru da birşey yok ama bu sorunun değişik versiyonlarını gün içerisinde defalarca soruyorum ve İrem'de bıkmadan aynı cevabı veriyor.. HAYIR!!!.. Valla bazenleri düşünüyorum bana nasıl dayanıyor diye :) Neyse kendime biraz geldim.. Bu Sürmeli Uyuz Barış Akarsu'ya uyuz oluyorum.. Ama bir filmde bir şarkı söyledi.. Sanırım eski bir şarkı.. Ona bayıldım. Sözleri de şöyle..

Duygularıma esir oluyorum seni görünce
İnsan bin kere mi yanıyor bir kere sevince
Ruh bedenden ayrılıyor çekimine girdim
Bir kere daha yandım ama canım gördüğüme sevindim

Biliyorum biraz uyuz bir şarkı belki.. Ama ben bu aralar bazı olaylardan dolayı melankolik şarkılara takılıyorum.. Neyse beni dinlediğin için teşekkür ederim.. Başka zaman yeniden görüşmek dileğiyle.. aDioS!!

Tuesday, September 26, 2006

BueNoS NoCHeS

Buenos Noches :)) Merak edersen diye söylüyorum.. İspanyolca iyi akşamlar demek.. Biraz hava atayım dedim :)
Bugün anlatacak ilginç bir olayım var.. Tabi benim için öyle.. Ama her zaman ki gibi anlatmaya sırayla başlayacağım.. Yani bu sabahtan..
Sahura kalktığımda bu sefer T. Dedem gelmedi.. Nedenini bilmiyorum ama sanırım o sahurunu kendisi yapmış.. Ben de annem ve kardeşimle beraber sahurumu yaptım.. Ne kadar su içtiğimi artık bugün yazmayacağım.. Ve bütün sahur hapşırıp durdum.. Artık ne dokunduysa bilemiyorum.. Ve tabi ki iki saat uyku bence değerli olduğu için yattım.. Neyse işte garip garip rüyalar gördükten sonra okula gitmek için kalktım ve.. Yine okula gittiğimde (9 ay boyunca böyle devam edecek ne yazık ki ) İlknur hoca yoklamayı almak üzere sınıfa girmişti.. İlk dersimiz Kimya'ydı.. Kimya hocası sınıfa girince süründüğü parfümden midir? Nedendir bilmiyorum ama yine hapşırmaya başladım :) Kimya dersinde anlatabilceğim herhangi bir olay olmadı.. Sadece Hande acaba Matematik mi alsam İngilizce mi diye sorup duruyordu.. Ben de istediğini alabilceğini ama belki matematiğin onun işine daha çok yarayabilceğini kararı ne olursa olsun hiç bir sorumluluğu üzerime almadığımı söyledim.. İrem'de benim gibi düşünüyordu ya da ben onun gibi :) İkinci dersimiz ingilizce olduğu için sınıfta öyle oturdum.. Ve Hande İlknur hocayla konuştuktan sonra İngilizce dersi almaya karar verdi.. Yurt dışında tıp okumak isteyen öğrencileri kabul etmek için eğer Matematik almamışlarsa Fizik dersi o açığı kapattığı için Fiziği Matematik yerine kabul edebiliyorlarmış bu yüzden Hande'de Matematiği yapamayacağından endişelendiği için İngilizce'yi seçti.. İngilizce dersinde İrem'le ben boş boş otururken.. İngilizce alanlar 10I'ın sınıfına gittiler.. 12A'daki Fatıma'da bizim yanımıza gelip oturdu.. Kendisi Hindistanlı ama türkçesi iyi yine de çoğunlukla ingilizce anlaşıyoruz.. Onunla burçlardan bahsettik.. Astrolojiyle ilgili bir çok kitap okumuş.. Anlattıklarından ben de çok etkilendim onun için astrolojiyle ilgili bir kitap okumaya karar verdim.. Nasılsa okumayı çok seviyorum.. Deniz hoca onları erken bıraktığı biz de Hande'yle beraber holde dururken.. Widy'nin 10I sınıfının önünde durduğunu gördüm ve çocuğa takıldım (10I sınıfına küçük ve daracık bir holden giriliyor) ve ona buraya gelmesini söyledim.. O da sanki benden korkuyormuş gibi geriye çekildi ben de gülerek bak niye böyle davranıyorsun sanki sana birşey yapacağım diye Widy'nin yanına gittim.. Sonra tekme atmak için ayağımı kaldırdığımda 10I'ın kapalı kapısına baktım (Kapının üzerinde bir cam var oradan bakınca içerisi görülebiliyor ama ne yazık ki benim boyum o cama yetişemiyor :) ).. Widy'e sınıf boş mu diye sorduğumda Widy'den herhangi bir tepki gelmeyince bende kapıyı aralayıp içeri baktım ve Husam'ın (Okulda 12A sınıfından belki de en sevmediğim çocuk) sıradaki çantanın üzerine eğilmiş bir halde gördüm.. Sonra kendi kafamdan herhalde kendi çantasına bakıyordur diye sınıftan hiç ses çıkarmadan geri çıktım.. Ki Husam girdiğimi anlamamıştı bile.. Çünkü arkasına bakmıyordu.. Sonra velhasıl o acı zil sesini duyduk ve Fizik hocamız geldi.. Dersin daha başlarındayken Mr. Mitchell kafasını kapıdan içeri uzatıp.. 10I sınıfı ikinci derste Library'e gitmişken kimsenin o dersin başlarında sınıfa girip girmediğini sordu.. Hande'yle Niloofar Husam'ın sınıfta olduğunu söylediler.. Mr. Mitchell onları yanına çağırdı ve onlara bir sürü sordu.. Hande'nin dediğine göre herşeyi saniyesi saniyesine sormuş.. Meğer sormasının nedeni 10I'daki Fa adlı bir kızın çantasından parası çalınmış.. Derken Fizik dersi sona erdi ve bizim Short Break'imiz başladı.. O sırada Fatıma'dan Lockers'ın kilit ve anahtarlarını Pırıl ablanın dağıttığını öğrendik.. Eh ne zamandır dolap sahibi olmak istiyorduk onun için Short Break bitmeden aşağı Pırıl'ın odasına gittik.. Neyse dolap numarasını verirken panoda bir davetiye gördüm ve merakımdan sorunca davetiyenin Pırıl'a ait olduğunu öğrendim.. Bunun üzerine sorcaktım ki evlendin mi ya da evlenecek misin? Ama soru ağzımdan şu şekilde çıktı.. Pırıl abla evlenecek misin evleniyor musun? O da haliyle gülerek hayır evlendim dedi :) Ben de hayırlı olsun dedim.. Neyse öyle böyle derken bizim de bir dolabımız oldu.. Baktık ki İlknur hoca da Biyoloji dersimiz için sınıfa girmiş.. Konu yine nasıl geldiyse sabahki hırsızlık olayına geldi ve İlknur hoca birşeyler söylerken Hande ve Niloofar Husam'ı ve Jeff'i ne zaman gördüklerini bir kez daha anlatırken benim aklımda birden bir şimşek çaktı.. Ve sabahleyin Widy'nin kapıda duruşunu Husam'ın eğilmiş bir çantayla uğraştığını hatırladım ve tabi bunu İlknur hocaya anlattım.. Ben bunu anlatınca İrem'le Hande'de bu olayı hatırladılar.. Çünkü onlar da o sırada koridordalardı.. Böylelikle olay tamamen aydınlanmış oldu.. Lakin ben yine de üzüldüm.. Çünkü bu işte Widy'nin parmağı varmış gibime geliyor.. Ve eğer öyleyse eski Widy olan arkadaşımızı hatırlayıp üzüldüm.. Dilerim en kısa zamanda aklı yine başına gelir.. Olay böyle aydınlandıktan sonra İlknur hocaya '' aman hocam bunları bizim söylediklerimizi kimse bilmesin '' dedim.. O da '' yok merak etmeyin kimse bilmez '' dedi.. Bu olay günümüze ve okul hayatımıza birazda renk katmıştı.. Herkes özellikle İrem çok daha iyi gözüküyordu.. Buna sevindim.. Biyolojiden sonra bir boş dersimiz daha vardı.. Onda da öyle oturduk.. Sohbet ettik.. Sonra Matematik dersimiz vardı ve son iki dersimiz boş olduğu için evlerimize dağılmak üzere aşağıya indik.. İrem annesini aradı ve ben de onunla beraber indim sokağın aşağısına.. İrem ben arkadaşımı oruçlu oruçlu yürütür müyüm deyip bana bir jest yaptı :)) Neyse İrem'in annesi gelince beni de eve attıktan sonra onlarda yollarına devam ettiler.. Eve geldiğimde annem evde değildi.. Alışveriş için dışarı çıkmış daha gelmemişti.. Annem geldikten sonra yarın akşam Babaannemler ve Bütün amcamlar babamda geldiği için iftara davetli oldukları için ben de anneme yemek yapmasında yardım ettim.. Mantar doğradım ( ayıptır söylemesi en sevmediğim sebze.. yani yemekler içerisinde bir tek mantarı yemem ve acı patlıcanı ) fasulye ayıkladım felan fistan.. İşlerimi yaparken Kardeşim okuldan geldi.. Ben de yardımımı bitirdikten sonra Biyoloji ve Fizik defterlerimi alıp Grandmam'a gittim.. Bugün yazdıklarımızı okuduktan sonra televizyona baktım.. Gene Hülya Avşar'ın uyuz programına denk geldim.. Dün genç nişanlı bir çift çıkmıştı.. Kız ve oğlan çok tatlılardı.. Neyse Hülya birden dedi ki Cüneyt (saf bebenin adı) ben senin eski kız arkadaşını çıkarım mi çıkarmım mi eğer istemezseniz çıkarmam dedi.. Cüneyt yani saf bebenin yüzünün rengi attı anladığım kadarıyla daha doğrusu yüzünden okuduklarım kadarıyla bu işten hoşlanmamıştı.. Ve kız da hoşlanmamış gibiydi ama o tam tersine tipik bir kız gibi o eski kız arkadaşı da merak ediyordu.. Bu yüzden sorun yok biz ilişkimizin adını koyduk dedi.. Ama saf bebeden ses çıkmıyordu ve bunu kesinlikle istemediği çok belliydi.. Tabi saf bebemiz hangi kız arkadaşının çağrıldığını da bilmiyordu.. Ya da belkide tahmin ettiği için bu kadar endişeleniyordu.. Kendimi saf bebenin yerine koydum.. Eğer dese ki hayır istemiyorum bu sefer nişanlısı dicek ki neden çağırmıyorsun yoksa emin değil misin gibi vır vır çene edecekti çünkü kızın öyle bir havası vardı.. Saf bebe kabul etse bu sefer de bilmiyor ki hangi kız gelecek belkide sorun çıkaracak bir tiptir felan hele bir de nişanlısından güzelse (saf bebenin müthiş mavi gözleri vardı) vay haline.. Ben acaba nolacak diye beklerken dün akşam telefon çaldı ve annem dayımlar geliyor diye beni çağırıyordu.. İçimde burkulan o merak duygularımla eve yollandım.. Nise bugün de o yarışmaya denk gelince.. Bu sefer evli bir çift çıkmıştı.. Hülya yarışmacılar gelince ben de dün olanlardan sonra artık yarışmacı bulamayız sanıyordum demez mi? Tabi ben yine merak ettim ama merak etmek ne çare hiç birşey öğrenemedim.. Ama önemli değildi çünkü kızlardan birtanesinin sorun çıkardığı kesin birşey.. Ya da saf bebe kalpten gitmiştir :) Ama bu yarışmayı sevmiyorum çünkü öyle saçma birşey ki.. Kesin evliliklerin çatırdamasına neden oluyordur.. Bu yarışma çok tutmayacak.. Kısa bir süre sonra ( insanlarımızın bu kadar salak olmadığını umarak) reyting düşüklüğünden dolayı yayından kalkacaktır.. Kalkmalı!! İftara 10 dk kala eve geldim.. Ve orucumu açtım.. Şimdi de sana yazıyorum işte..

Hakan nerelerdesin?? Üç gündür hiç sesin çıkmıyor.. İnşallah iyisindir.. Beni merakta bırakma.. :)
Dün koymaya çalıştığım kelebek buydu işte.. Bilmiyorum neden ama kelebeğin reklerine bayıldım.. Onun için de seninle paylaşmak istedim..
Büyük ihtimalle yarın gelemeyeceğim.. Akşamleyin babam evde olacak ve herkes iftara gelecek..
Şimdilik Güle Güle.. HaSTa LueGo (Görüşmek Üzere)
!!aDioS!!

Monday, September 25, 2006

NiCe eVeNiNG..

Ramazan'ın ikinci günündeyiz.. Yine akşam oldu.. Ve anlatmak istediklerimi yeniden unutmaya başladım.. Şu an kendimi o kadar yorgun hissediyorum ki.. Başım ve gözlerim ağrıyor.. Ama inatçı yanım buraya yazmak istediği için sanırım yazmak en iyisi.. Ve bu işe dün akşamdan başlamalıyım..
Dün akşam babaanneme iftara gittik.. Biz saat 4'te ordaydık.. Diğerleri daha sonradan geldi.. Kuzin S'lerle oturduk konuştuk..
Babaanneme gittikten bir süre sonra bir yağmur bastırdı.. Anlatamam sana.. Şimşekler çaktı.. Muhteşemdi.. Müthiş bir manzaraydı.. Hatta şimşeklerden bir tanesi çok yakınımıza düştü ve bomba patlarcasına bir ses çıkınca annemler çok korktu.. Şimşekler gökyüzünde damar gibi belirdikçe.. Aynı anda bir kaç şimşek birden çakınca.. O ışık patlamasının ardından bir ses yükselince.. Ben bu manzaraya bayılıyorum.. Annemler bıraksa kendimi yağmur altına atar ıslanırdım ama bırakmıyorlar hastalanırım diye.. Halbuki yağmurun altına çıkıp yüzümü gökyüzüne çevirip kendi etrafımda deli gibi dönmeyi ve düşen yağmur damlalarının yanaklarımdan gözlerimden süzülmesini isterdim.. Ve bu yağmur geç saatlere dek devam etti..
Babaannemdeyken babamı cepten aradım.. Kendisi şu an Çin'de.. Babamın sesi o kadar yorgun geliyordu ki.. Herkese selamını iletti.. Ve onu çok özlediğimi söyledim.. O da bana gerçekten bu sefer çok uzun bir yolculuk olduğunu söyledi.. İnşallah iyidir.. Ve inşallah Çarşamba sabahı yine aramızda olacak babacığım..
Güzel bir akşamdı.. Ve ezan vaktinin yaklaştığı son dakikalarda dek herkes zaman geçsin diye başka şeylerle meşgul olmaya çalıştı derken sonunda top patladı ve ezan okundu.. İlk orucumuzu hep beraber açtık.. Sofrada neler yoktu ki.. Babaannem su böreği, yaprak sarması, et yemeği, fasulye, pilav ve bir de çorba yapmış.. Babam olsaydı yine kızardı babaanneme.. Çünkü babam yemeklerde en fazla iki çeşit yer.. Ben de babam yoktu onun için sadece iki çeşit yedim.. Tabi o kadar yemekten sonra artık üzerime bir ağırlık çöktü haliyle.. Yani az yemeye çalıştım ama yine de hepsi insanın midesinde yer kaplayacak yemeklerdi..
İkizlerle beraber oyun oynadık.. Çok tatlılardı maşallah.. Onlarda üç yaşını yeni bitirdiler.. Üç yaşlarını bitirdikleri için yengem onları bir kreşe verdi.. Ve bir gün yengem Vera'nın üzerine çok şeker bir t-shirt giydirmiş.. Kreşte bu t-shirt'ü gören arkadaşı gelmiş Vera'nın yanına '' ay ne güzel bir tavşan o '' deyince bizim kız '' tavşan değil o güzelim koala koala '' diye lafı yapıştırmış :))
İftardan kısa bir süre sonra bir de baktım ki C. amcanın en küçük kızı Kuzin M. ( benden iki yaş büyük sadece ) ortadan kaybolmuş.. Anladım ki evine kaçmış.. O saatlerde dinen yağmur tekrar başlayınca.. Şimşekler çakınca ben de güldüm.. Kesin bu kız geri gelecek koşa koşa diye.. Ve tahminim doğruymuş ki.. Kuzin M. kısa bir süre sonra nefes nefese kapıyı çaldı.. Ben de ona güldüm geleceğini biliyordum kızım deyince o da bana güldü nerden bilebilirdim yağmurun tekrar başlayacağını diye.. O eve gidince ablası A. ablam aramış.. O da iki senelik evli ve evlendiğinden beri Ramazan'ın ilk gününde bizlere katılamıyor tam tersine kayınvalidesine giriyor ve o da tüm torunlar gibi babaannemin yemeklerini çok sever.. Bizim ailede Ramazan iftarlarına her zaman çok özenilir.. M. 'ye sormuş babaannem napmış diye M.' de direk hepsini saymış :)) Seneler geçtikçe ailemiz büyüyor ama kopanlarda çok oluyor.. Neyse biz öyle oturmuş laflıyorduk işte..
Sonra yeni bir film gelmiş onu anlattılar.. Ben de benim okulumdan bir iki şey anlattım ve tatlılarımızı yedikten sonra (ben tatlı yemedim) saat 10'a doğru hep beraber kalktık.. S. amcamlar bizden önce kalkmışlardı.. M. 'yle eve doğru yavaş yavaş yürüdük.. Eve gelir gelmez Kardeşim bilgisayarı açtı.. Ben de odama çekildim.. Birkaç şiirimi şiir defterime geçirdikten sonra Şükriye Tutkun'dan Arda Boyları'nı dinledim ve yatağıma yatıp Hande'nin verdiği kitabı bitirdim büyük bir heyecanla.. Kitabı yazan kadın gerçekten çok güzel yazmış.. Gece 1'e doğru uyudum..
Saat 4.30'a doğru sahur için kalktık.. T. dedem bugün de geldi.. Beraber oturduk sahurumuzu ettik.. Sonra ben iki bardak çay, dört bardakta su içtikten sonra abdestimi aldım namazımı kıldım ve yattım.. Çok uykum vardı.. Yine birşeyler düşünemeden uyuyamadım.. Bu huyumu hiç sevmiyorum.. Çünkü düşünmekten beynim o kadar yorgun düşüyor ki.. Bazenleri dinlemememin en büyük sebebinin bu olduğunu düşünüyorum.. Hoş bu huyum olmasa bu kadar rahat insanları anlayamaz belki de bu kadar kolaylıkla empati kuramazdım.. Arkadaşlarım birşey anlattığında teorilerde bulunamazdım.. İrem bu konuda ne düşünüyor bilmiyorum ama çoğu zaman doğru teorilerde bulunduğuma inanıyorum ve umarım doğruda düşünüyorumdur.. Evet İrem buna bir cevap ver.. Gerçekten merak ettim sen bu konuda ne düşünüyorsun :)) Neyse sabah 8'de annem geldi ve beni uyandırdı.. Tabi okul için hazırlandım..
Ve okula gittiğimde herkes sınıftaydı.. Öğretmen yoklamayı alıyordu.. Bizim okulumuzda her ders yoklama alınmıyor.. Sadece sabahleyin alınıyor.. Ama okuldan kaçmakta neredeyse imkansız.. Onun için okuldan kaçan da olmuyor.. Kimse bu riski göze almıyor.. Sadece dersi boş olanlar çıkıp gidiyor bir şekilde o da öğretmenlere haber vererek.. Ve bir bakalım ne olmuş.. Jamie saçlarını kestirmiş.. İnanamadım.. Sanki yüzü daha bir masumlaşmış gibime geldi.. Neyse pazartesi gününün ilk dersi Assembly için ayrıldığı için dersimiz boştu.. Sonra biyoloji dersimiz vardı.. Bu ders her zaman çok zevkli geçiyor benim için.. Fizik'te güzeldi.. Kimya'da yine sıkıldım her zaman ki ama bugün daha iyi gibiydi.. Sanırım kendi kendime söylediklerim biraz da olsa işe yaramış olmalı.. Matematik hocamız bu hafta gelmeyeceği için çok büyük bir kaybımız olmasın diye Mr. Mitchell bir iki matematik dersimize gelecek.. Ben üç sene boyunca Mr Mitchell'dan matematik dersi aldım ama hala adamın anlatış tarzına alışamadım.. Benim için bazı şeylerde çabuk olmak lazım yani hem çabuk olacaksın hem de ayrıntılarıyla olayı anlatacaksın.. Ama Mr Mithcell öyle değil.. Bir de ben o adamın konuşmasını üç senedir hiç dinlemedim.. Matemetiğe hep kendim çalıştım.. Bilmiyorum bu iyi mi kötü mü ama o adamı dinlediğimde herşeyi daha çok karıştırıyormuşum gibime geliyordu.. Boş derslerimizde İrem ve Hande'yle balkona çıktık.. Ve balkonun bir köşesinde kuş pisliğinden dolayı ufak bir tepecik belirmiş.. O kadar çok pislik vardı ki midem bulandı.. Hande'de '' anlaşılan kuşlardan birisi ishal olmuş '' deyince tabi gülmekten koptuk :) Ve 7. derste öyle ayakta dururken kaç gündür ağrıyan sağ dizimin üstüne yani baldırıma birden bir ağrı saplandı ki bacağımı hareket ettiremiyordum.. Yürürken çok dikkatli olmam gerekiyordu.. Ve bir de üstüne hıçkırık tuttu.. Son ders Kimya'ydı.. Kimya'nın yarısında hıçkırıp durdum.. Ve bacağımdaki ağrıdan deliye dönecektim neredeyse.. Neyse son derste bitince evimize geldik..
Eve geldiğimizde kapıyı anahtarla açtıktan sonra.. Burnuma kete kokuları geldi.. Ve anladım ki annemler kete yapıyorlar.. Bababannem , babaannemin bir küçüğü Halide teyze, annem ve Mihriban oturmuş kete yapıyorlardı.. Ben de bu kokuya dayanamayacağıma düşünüp ders kitaplarımı alıp Grandmam'a kaçtım.. Biraz televizyona baktıktan sonra ödevlerimi yaptım.. Matematik ödevimi yapacaktım ama sağ bacağımdaki ağrı gittikçe şiddetlenmişti onun için yapmak istemedim.. Bir yerim ağrıdığı zaman birşey yapmak istemiyorum.. Ağrılarım o kadar şiddetli oluyor ki bazenleri bunu kimseye söylemekten kaçınıyorum resmen çünkü kendimi acındırmaktan nefret etmişimdir.. Bir tek anneme söyler anneme nazlanırım.. Allah onu başımdan eksik etmesin inşallah..
İftara Ö. dayım dört kızıyla beraber geldi.. Ve Mihribanlar geldi.. Ö. dayımın eşi Ş. yengem çocuklarını dayıma bırakıp kardeşleriyle beraber Umre'ye gitti bir iki gün önce.. Allah kabul etsin inş..
İftarda pek tadım yoktu.. Bacağımdaki ağrı beni deli ediyor.. İnşallah yarına kadar birşeyciğim kalmaz.. Daha da anlatacak birşeyim kalmadı.. Ve sana uzun süredir arayışlarımdan sonra bulduğum şarkının sözlerini yazmak istiyorum..

Yoksun burda..
Seni sordum dalgalara..
Güneş battı.. Seni vurdu gölgelere..
Yazık çok yazık sensizlik yine..
Kördüğüm oldum yine.. Kahretsin..
Seni sordum dalgalara martılara sandallara.. Kahroldum.. Sensizim..
Yoksun.. Yoksun.. Seni sordum dalgalara..
Güneş battı beni vurdu kahırlara..
Yazık çok yazık.. Vurgunum yine..
Kördüğüm oldum yine.. Kahretsin..
Seni sordum dalgalara martılara sandallara.. Kahroldum.. Sensizim..
Dayanamam ben bu son gidişine..
Alışamadım sensizliğe..
Garip olurum hazan gecelere..
Karışamadım bu son gidişine..

Sibel Bilgiç - Alışamadım..

Bir resim koyacaktım.. Çok güzel bir kelebek resmi.. Ama koyamadım çünkü bilgisayar sorun çıkarıyor.. Başka zaman inşallah.. Şimdilik Ciao..

Sunday, September 24, 2006

HoŞGeLDiN RaMaZaN...

Bugün Ramazan'ın ilk günü.. 11 ayın sultanı hoşgeldin.. İnşallah bu mübarek ayın hikmetlerinden en güzel şekilde yararlanabiliriz hepimiz..
Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allah-u teâlâ, size Ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [Kadir gecesinin] hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.
Ramazan gelince, Allahü teâlâ meleklere, müminlere istiğfar etmelerini emreder. Farz namaz, sonraki namaza kadar; Cuma, sonraki Cumaya kadar; Ramazan ayı, sonraki Ramazana kadar olan günahlara kefaret olur.
Dostum güneşe bak, toprağa bak, suya bak, buluta bak, fakat arkana bakma. Kimin geldiği önemli değil, kimin gelmediği de. Unutma yolcu değişir ama menzil değişmez. Abdullah bin Mesud'un dediğini unutma; "Cemaat hak üzere olandır, isterse tek olsun''
Yolcuya bakıp yolu tanıma, yola bak yolcuyu tanı. Yolcu hakkındaki kıymet hükmünü ona göre ver. Vahim olan yolun yolcusuz olması değil, asıl vahim olan yolcunun yolsuz olmasıdır. Yolsuz, hedefsiz, amaçsız, şaşkın…
En doğru yol dikensiz yoldur diyenler seni aldatıyorlar. Onlar karanlık evlerinde kaybettiklerini sokak lambası altında arayan şaşkınlardır. Aldırma ayağına batan dikenler gülün habercisidir. Dikenine katlanmaktan söz edenler aşıkmış gibi davrananlardır. Gerçekten aşık olanlarsa dikenini de severler.
Aldırma, göğsüne yüreğinden başka muska takma. Vahiy haritan, Nebi kılavuzun, Akıl pusulan, İman sermayen, Amel azığın, Sevgi yakıtın, Ahlak karakterin, Edep aksesuarın, Merhamet sıfatın, Şerefe ve İzzet adın olsun. Doğru yol insanların çoğunun gittiği yol değil, düşünen öz akıl sahiplerinin ve muttakilerin yoludur.


Yüce Rabbim hepimizin oruçlarını ve ibadetlerini kabul eder inşallah..
Mübarek Ramazan bütün müslüman alemine ve memleketimize hayırlara vesile olsun..
Ve en güzel şekilde istifade edip kendisine rahmet ve mağfirette bulunanlardan oluruz inşallah..
Bütün Müslüman alemin Ramazan ayı Mübarek olsun..




Bugün yazabilceğim kadar birşey olmadı.. Gece 2'de yattım (annem o kadar geç uyuduğumu bilmiyor).. Ve 4'te sahura kalktım.. T. Dedem'de bizimle beraber sahur etti.. Güzelce yedim.. Sonra bir de üstüne bir bardak çay dört bardak su içtim.. Sabah namazını eda ettikten sonra Kuran-ı Kerim okudum.. Niyetim inşallah hatim indirmektir.. Saat 6'da tekrar uyudum.. Ve uyuduktan sonra rüyalarımda hep tuvalete gittiğimi gördüm :)) Eh o dört bardak sudan sonra doğal olaraktan öyle rüyalar görüyordum.. Neyse saat 12.30'a kadar uyanmadım.. Bu da hayatımdaki ilklerden biri oldu işte.. Ama napalım.. Okul o kadar stresli geçiyor ki.. Annem de bana kızıyor sınavların başlamadan bu kadar strese girme.. Sonra iyi olmuyor diyorda.. Elimde değil.. Zaten sınavlarımı çok stresli geçiren bir insanım bir de sınavlardan önce bu kadar stresli olmak benim ve sağlığım için hiç iyi olmuyor onun için bu duruma bir an önce bir şekilde dur demem gerekiyor.. Herhalde psikoloğa felan giderim.. En azından konuşunca rahatlıyorum.. January'deki sınavlarım gelmeden önce benim sakinleşmem gerekiyor yoksa çok ıstıraplı günler yaşıyorum.. İlk başlarda dıştan belli etmiyorum (etmemeye çalışıyorum) ama bir süre sonra bu stresi sadece içimde barındıramadığım için fiziki olarak kendisini belli etmeye başlıyor.. Yüzümün rengi bembeyaz oluyor.. Hep hastalıklı gibi oluyorum.. Hemencecik yoruluyorum.. İştahım kapanıyor.. Saçlarım dökülmeye başlıyor.. Gözlerim ağrıyor.. Nefesim daralıyor.. Anlayacağın ben strese girdiğimde belirtileri benim için hiç iyi olmuyor.. Ama bu sefer buna bir şekilde dur diyeceğim yoksa bu hayat böyle yaşanmaz.. Kalktıktan hemen sonra Grandmam geldi aklıma ve anneme sordum ''Anne grandmam hiç bu kadar evinden uzak kalmamıştı niye hala İstanbul'dan gelmiyor?''.. Ve öğrendim ki Mama Z rahatsızmış.. Rahatsızlığını buraya yazamam çünkü Mama Z bunu kimsenin bilmesini istemiyormuş.. Kardeşime bile söylemeyeceğim.. Onun için sadece rahatsız demek yeterlidir.. Ama inşallah en kısa zamanda kendisine gelir.. Ve eski moraline kavuşur.. Bir süre sonra da babaannemi aradım.. Kayseri'den geldiklerinden beri konuşmamıştım.. Neyse konuştuk.. Gönlünü aldım babaannemin.. Kendisini çok severim o da bunu biliyor.. Bu akşam herkes oraya iftara gidecek.. Babaanneme sordum akşama ne var diye.. Su böreği yaptım gerisi de süpriz olsun ama hepsi senin sevdiğin yemekler dedi.. İşte böyle..
İrem bloguna yorum yazacaktım ama hala ne yazsam diye düşünüyorum çünkü dün akşam ki konuşmalarımızdan sonra kafam baya karıştı.. Ama yazacağıma söz veriyorum.. En geç yarın arkadaşım :)
Kardeşim yine başımda ve sinirlendiriyor.. En iyisi yazıyı burda kesmek.. Babaanneme gidip salatayı yapacağım.. Oruçken mutfağa girmeyi sevmiyorum ama neyse :))
Allah'a emanet olun.. Başka zaman yeniden görüşmek dileğiyle şimdilik Ciao..

Saturday, September 23, 2006

NiGHT-NiGHT

İşte bugün de yine karşındayım.. Hergün farklı bir renkte yazmaya karar verdim.. Daha karizma olsun diye :))
Bu sabah 10.30'ta uyandım.. Böyle geç uyanmayı şu beş gün içerisinde bu kadar özleyeceğimi hiç tahmin etmemiştim.. Normalde ben geç uyanmaktan nefret ederim.. Çünkü geç uyandığımda günümün bir çoğunun çöpe gittiğine inananlardanım.. Ama bugün yataktan çıkmak bile istemedim.. Sanki kalkmazsam saat duracakmışta zaman ilerlemeyecekmiş gibi bir hisse kapılmıştım.. Lakin bir süre bu hissin çok saçma olduğunu kabullendim çünkü yanımdaki saat gayet sakin bir şekilde ilerlemeye başlıyordu.. Tik Tak.. Tik Tak.. İnsanı uyuz eden ses.. Yatağımda bir yarım saat kitap okudum.. Yatağımda kitap okumak kadar güzel birşey yok benim için.. Sonra annem yanıma geldi ve bana dedi ki.. '' Lütfen kalk artık.. Birazdan teyzen Musti'yi buraya bırakacak kendisi de veli toplantısına gidecek.. Ve saat 12.30'ta Betüşkanın arkadaşları gelecek.. Ders çalışacaklar.. Onun için şimdi kalk ve bana yardım et evi toplayalım.. '' Ehh Valide Sultan'ın emri bizim başımızın üstünde olduğu için hemen kalktım çünkü beklemeyi hiç sevmez.. Yani bir iş istediği zaman kesinlikle o an da yapmam gerekir.. Eğer yapmazsam bekleyemediği için bana verdiği işi hemen kendisi yapıyor.. Bir de üstüne bana kızıyor.. Bunun olmasını istemediğim için bende hemen kalktım lavaboları aldım.. Banyonun yerlerini temizledim.. Odamı topladım.. Mutfağı topladım vs vs.. Musti geldi.. Annem o okula başladığı için ona radyo, saat karışımı şirin bir ördekcik almış.. Lakin annem o hediyeyi verdikten bir süre sonra ben pişman oldum.. Çünkü Musti müzik kanallarını değiştirip duruyordu ve cızırtılı sesler kulağıma geldikçe sinir oluyordum.. Ve her kanal değiştirişinde bana bakıp bunu sevdin mi deyip soruyordu hem de her defasında Musticim sen istediğini dinle ben herşeyi dinlerim dememe rağmen.. Bir ara annem gülerek bana bakıp sanırım hediyeyi şimdi vermemeliydik dedi.. Ben de gülerek aynı şeyi kafamdan geçiriyordum diye cevap verdim.. Saat 12.30'ta Kardeşimin arkadaşları geldi.. Ve akşam 9'a kadar gitmek bilmediler.. Ve ben sinirimden çatlayacaktım.. Şimdi kardeşim başımda durmuş utanmadan bilgisayarı istiyor.. Anlamıyorum ben bu çocuğu.. Arkadaşları yüzünden bütün gün bilgisayarı elletmemesini biliyor.. Şimdi bir de gelmiş ben bakacağım diyor.. Birşey diyeceğim olmayacak şimdi.. Zorla sinirlendiriyorlar insanı..
Arkadaşları evdeyken o kadar sıkıldım ki.. Grandmam'a gittim ve bir sürü şey seyrettim.. Tv'de saçma sapan şeylerden sonra bir ara uyumuşum koltukta.. Sonra Without a Trace'i ve ER'ı seyrettim.. ER'daki gelişmelere üzüldüm.. Neden diye sorarsan sevdiğim aktör Mark büyük ihtimalle ölecek ve diziden ayrılacak.. Neyse ondan sonra biraz haberlere baktım..
Iğdır'da bir tırda patlama meydana gelmiş.. Papa hakkında bir iki haber vardı.. Ve Elif Şafak hakkında haberler vardı..
Bugün anlatabilceğim olaylar yaşamadım gördüğün gibi.. Yarın Ramazan'ın ilk günü.. Şimdiden bütün müslüman aleminin Ramazanının Mubarek olmasını diliyorum.. Ve bütün günahlarının dökülmesini diliyorum..
Anlaşılan Hakan seni de özlemeye mecburuz hala.. Bu ne kadar daha devam edecekse.. Ben kafayı yemeden sona erer umarım..

neler oluyor hayatta
bir de şu rüya gerçek olsa olsa
sabah olup uyanınca
herşey yine aynı kalsa
beni unuttu sanmıştım
bir de baktım ki işte orda orda
anladım ki çok yanılmışım
beni seviyormuş oysa
onun sesi ta kendisi
geri gelmiş demek
sensiz diyor yaşanmıyor
aşk bu olsa gerek
karanlıkta sokaklarda
elinde bir çiçek
beni arıyor beni soruyor
hayırdır inşallah hey
neler oluyor hayatta
bir de şu rüya gerçek olsa olsa
sabah olup uyanınca
herşey gene aynı kalsa
uzun desem uzun değil bir yol var önümde
yeşil desem yeşil değil beyaz bir elbise
gümüş desem gümüş değil altın bir yüzükle
bana bakıyor gülümsüyor
hayırdır inşallah hey
neler oluyor hayatta
bir de şu rüya gerçek olsa olsa
sabah olup uyanınca
herşey yine aynı kalsa

Sevdiklerimin her zaman yanımda olmaları dileğiyle şimdilik Ciao...

Friday, September 22, 2006

Guten Abend Crazy (İyi Akşamlar),

Bugün sana ilk yazdığımda gerçekten iyi değildim.. Okuldan gelmiştim ve acaip bunalmıştım.. Böyle içim daralmıştı.. Herşeyi kafama takmak için çok müsait bir haldeydim.. Hele Hakan'la bu aralar konuşmayışım bunları iyice tetikliyor.. İçimden herşeye küfretmek geliyordu.. Ona buna herşeye saydım.. Okula, okulun müdürüne, yetkililere vs.. Hakan'la konuşmamı engelleyenlere.. Mutluluğumun içine eden herkese saydım döktüm.. Bazenleri o kadar sıkılıyorum ki.. Ve sıkıldığım zamanlar tepkilerim çoğunlukla farklı oluyor.. Mesela bir an deliler gibi gülmek istiyorum.. Sonra birden sinirlenip ağlamaya başlıyorum.. Öyle çok sıkılıyorum ki.. Yani niye bu kadar berbat bir okulumuz olmak zorunda.. Ya da niye Usama gidip evlenmiyor da başımızda öyle kara kedi gibi kimyayla aramıza girip notlarımızı düşürmek zorunda.. Ya da niye okulumuzun müdürü sapık olmak zorunda.. Ya da ne bilim okula verdiğimiz onca paradan sonra niye okulumuz hala 22 senelik bir küçük apartman oluyor da hiç bir sınıfın kapısı kapanmıyor da yemekhanesi de niye minnacık olmak zorunda.. Ya da niye bu O-Levels ve A-Levels sınavları yüzünden hepimizi bir rekabet içerisine sokup ve adam gibi destek olmayıp sadece tehdit etmek zorundalar.. Ya niye insanı kalmaktan bu kadar korkutuyorlar.. Ya sanki ben o sınav notlarımı alıp mezarıma götüreceğim.. Ya niye bu aptal sınavlar yüzünden okuldan bu kadar nefret etmemizi sağlıyorlar.. Amaçları ne? Bizi okuldan soğutmak mı? Ya da geleceğimizi bir sapığın ellerine bırakıp kör bir karanlığa acımasızca atmak mı? Birileri bundan zevk mi alıyor? Anlamıyorum ve gerçekten daralıyorum.. Gerçekten okumamı isteyen bir annem olmasa.. Ya da benim kafamın içindeki şu beynim birazcık çalışmasa ya da okulda hiç değilse bana destek veren ve gülmeme sebep olan arkadaşlarım olmasa arkama bakmadan bırakırdım bu okulu.. Evet okuldan döndüğümde hep bunları düşünüyordum.. Bu kadar şeyi kendisine soran ya da düşünen bir insan kafayı yemesin de napsın?
Neyse şimdilik biraz bunları kenara bırakıp biraz gelişen olaylardan bahsedeyim sana..
Dün akşam Mitat'la konuştum.. Bana dizinin Ekim ayında yayına gireceğini söyledi.. Ben de ona dedim ki ya Mitat dizi çok mu romantik? O da dizinin romantik olduğunu söyledi ve ben romantik dizilerden ve kitaplardan nefret ederim.. Ben de ona eh dedim senin hatırına seyrederiz artık dedikten bir süre sonra yine sordum.. Ya Mitat bu dizideki kız bir çok romantik dizilerdeki gibi hep ağlıyor mu? Ve ne yazık ki acı cevabı aldım.. Kız hep ağlıyormuş.. Romantik dizilerden nefret ederim.. Ama dizi boyunca ağlayan kızlardan bir ayrı nefret ediyorum :) Sonra da ona dedim ki.. Neyse Mitat sen başroldesin ben de senin dizini seyrederim ve kızlara hava atarım bakın ben şu çocuğu tanıyorum diye ( etrafımda öyle hava atacak ve Mitat'ı tanıdığımı duyunca kıskanacak bir kız yok ama napalım ).. İşte böyle.. Onunla biraz konuştuktan sonra aldım Hande'nin bana verdiği kitabı ve okumaya başladım.. Tess Gerritsen'ın Cerrah adlı kitabından yaklaşık 30 sayfa okuduktan sonra uyudum ve sevgili bilinçaltım kitaptan etkilenmiş olmalı ki geceleyin rüyama girdi.. Kitapta yaşanan şeyler benim başıma geliyordu :)
Sabah kalkıp her zamanki gibi cici bir kız olarak okuluma gittim.. Jamie okula gelmemiş.. Aslında gelmiş ama Sibel gibi geri dönmüş.. Bu da yeni moda herhalde.. Okula gelip kapısından eve geri dönmek :) Tenefüste yerimden kalkmak için ayağa kalktığımda dizimi sıraya geçirdim çok pis acıdı (Morarmış).. İrem bugün çok gergindi.. Onun için üzülüyorum ama biliyorum ki ne kadar uğraşsamda içindekilerini bana anlatmayacak onun için de onu kendi haline bıraktım.. Belki kendisini daha iyi hisseder diye.. Çünkü insan her zaman bir şeyler anlatmak istemiyor.. Umarım şimdi evdeyken kendisini daha iyi hissediyordur.. Ne de olsa yarın okulumuz yok.. Ve bir haftayı zor da olsa atlattık.. Diğer haftaları da daha kolay atlatırız inşallah.. Bugün Serpil ablanın odasında iki kapalı hanım ve iki de adam vardı.. Birisi en fazla 22 yaşlarındaydı.. Bunun üzerine okulumuza yakışıklı bir çocuğun geldiğini duyan bir çok kız gelip çaktırmadan çocuğa baktı.. Benim için yakışıklı bir çocuk değildi.. Belki tatlı olabilir ama yakışıklı olduğunu kesinlikle düşünmüyorum ki zaten çokta bakmadım.. Ki okuldaki kızların o çocuğa böyle hevesle bakmasıyla.. Okulumuzda ne tür öküzler olduğunu buyrun siz tahmin edin :) Bir de üstüne o çocuğun ICT hocası olacağı haberi yayılmasın mı? Ben bunu duyar duymaz dedim ki.. '' Çocuk çok gençti bence imkansız ama öyle bir şey varsa ki uyarmak lazım çünkü bu okuldaki kızlar onu yerler..'' Müdür hazretleriyle yine görüşemedik.. Son üç dersimizin boş olduğu vakit eve gitmeden önce biraz daha bekleyelim dedik ama biraz bekledikten sonra beklemekten vazgeçtik çünkü yanımızda hiç erkek yoktu BodyGuard olacak.. Bu yüzden de girmekten vazgeçtik.. Şahsen ben o müdürü hiç sevmiyorum.. Adam beni korkutuyor.. Ve onu her gördüğümde kaçıyorum zaten.. Çünkü nerde yakalasa.. İlla elini sırtıma ya da başıma koyuyor.. Başını başıma yaklaştırıp sorular felan soruyor.. Sinir oluyorum..
Dersler fena değildi.. Ama Usama'nın dersinde kafayı yiyordum neredeyse.. Bir de bana takıp duruyor.. Ne yapsam batıyor adama.. Sinir oluyorum böyle.. Delleniyorum..
Lakin eve gelsem de eve geldiğimde artık patlama sınırındaydım.. İyiki evde annem yoktu.. Yoksa yine onu üzebilir kalbini kırabilirdim.. Bu içimdeki sıkıntıyı ve stresi kimseye anlatamıyorum.. Şahsen ben bile bazenleri anlamıyorum niye bu kadar stresliyim daha okulun ilk haftası diye..
Eve girdiğimde çantamı yere fırlattım ve sonra kendi kendime ama sakin olacağım.. O lanet olası insanların inadına sakin olacağım ve sınavlarımın hepsini vereceğim.. Kaç puan aldığım benim için önemli değil.. Ben hedefimi belirledim.. Artık içim rahat.. Ama bunu annemler şimdilik bilmeyecek.. Merak etmeyin sınavlarıma çalışmayıp kalacak değilim.. O iğrenç sınavların hepsinden geçeceğim ama ben ileride sanat üzerinde kendimi geliştireceğim inşallah.. Diye mırıldandıktan sonra sana öyle çok kötü bir halde yazdıktan sonra bilgisayarımı kapatıp odama gittim.. Ve naptım? Makyaj yaptım.. Evet sinirlerimi ve sıkıntılarımı içimden atabilmek için yüzümü boyadım.. Rujumu sinirli sinirli sürdükten sonra gözlerime farımı tebessümle sürdüm.. :) Ve inanılmaz bir makyaj yaptım.. Pembeyle maviyi karıştırdım.. Ve muhteşem bir mor rengi çıktı ortaya.. İki gözüme de birisi yumruk atmış gibi gözüküyordu.. Bu durumdan acaip eğlendim.. :)
Sonra Grandmam'a gidip televizyon seyrettim.. Haberlere baktım.. İstiklal marşı için yeni bir devir başlamış.. Liseliler hakkında bir anket yapılmış ve anket sonucunda Liselilerin en çok İsmail Yk'ı Sezen Aksu'yu dinlediği ve en çok Polat Alemdar'ı kendilerine örnek aldığı ortaya çıkmış.. İstanbul'da bir lisede daha okulun ilk haftasında bir kavga çıkmış.. Hem de bir kız yüzünden.. Ne şeytan kızlar var ya.. Ben de bir kızım ama şu dünyada pis kızların olmadığını da asla inkar edecek değilim.. Ki bana göre öyle kızlarla birlikte olan ve öyle aptallar için kavga eden erkeklerde acaba biraz salak mı diye sormadan da edemiyorum.. Papa hala özürdilememekte ısrar ediyormuş.. 11 yaşındaki engelli bir kız sınıfı en üst katta olduğu için okula çok zor gidip geliyormuş ki.. Rahatsızlığı ayaklarındandı koltuk değnekleriyle yürüyordu.. (Ordaki okul idaresine de birşey diyemiyorum.. Sadece vicdanı kalmamış).. Sanırım başka haberde yok..
Kardeşim de Clara'nın doğum günü partisine gitmişti.. Ki annem de daha demin onu almak için evden çıktı.. Ve hatta geldiler ben sana bu cümleyi yazarken..
Neyse sana bunları yazdığım için çok daha rahatladım.. Şimdi Sean Paul dinliyorum.. Ve inanıyorum ki bu seneyi atlatacağım.. İrem bu seneyi hep beraber atlatacağız.. Unutma asla yalnız değilsin..
Hakan mesajların için teşekkür ederim.. Dostum seni gerçekten çok özlüyorum.. Ve dua ette yakın bir zamanda hem seninle konuşamadığım için hem de bu okul yüzünden kafayı yemiyeyim.. Ve inan bana özlenen yani sen çok değerlisin benim için :)
Başka bir zaman yeniden görüşmek dileğiyle.. Ciao..

...

Canım öyle yazmak istemiyor.. Şu an bilgisayarın başında öylece oturuyorum sadece.. Ve kulağımda kulaklıklar müzik dinliyorum.. Yine karışığım.. Ama okul başladığından ve dostumu görmemeye başladığımdan beri bu his sık sık beni sarmaya başladı.. Şu an keşke ağlayabilsem.. Belki o zaman rahatlardım..
Ya da bir yağmur damlası olsaydım gökyüzünden düşen.. İnsanların yanaklarında süzülsem tıpkı bir gözyaşı gibi..
Ya da bir kuş olsaydım göklerde süzülen.. Yeryüzüne inmeden bulutların üzerinden baksam insanlara..
Ya da rüzgarla savrulan bir yaprak olsaydım.. Herkesten ve herşeyden uzaklaşsaydım.. En azından kötülüklerden..
Bunların olmayacağını biliyorum.. Düşünüyorum bazenleri.. Özlediklerim beni özlüyor mudur? Gözlerimdeki hüznü görseler üzülürler mi? Beni karşılarında gördüklerinde gelip sarılırlar mı? Yoksa özleyen sadece ben miyim?
Soruyorum kendime neden herşey böyle oldu? Cevap yok.. Herşey inadıma susuyor gibi.. Haksızlık.. Haksızlık.. Haksızlık..
Dışarıda yağmur yağıyor ve şimşekler çakıyor.. Tıpkı içim gibi..
Merak etme Crazy.. Yine kendime geleceğim.. Unutma ben senin gibiyim.. Deliyim.. Bir durulur bir coşarım.. Bir üzülür bir gülerim.. Yine de bu sorunun cevabını istiyorum.. Belki bu sorunun cevabını aldığımda biraz daha rahatlarım..
Başka bir zaman yeniden görüşmek dileğiyle..

Thursday, September 21, 2006

DöRDüNCü GüN :)

Sabah okula gittiğimde Sibel'in okula geldiğini ama sonradan taksiye binip yeniden döndüğünü öğrendim:) Eh tabi kız haklı neredeyse bütün seçtiği dersler boş geçiyor.. Ha bu arada Jamie bugün okula geldi.. Ama bugün beni daha çok güldürdü.. Saçlarını lastikle arkadan toplamış.. Önden saçları böyle çıkmış.. Meğer iki gündür hastaymış.. Yalnız o saçlarıyla ve mahsun bakışlarıyla Desperate Housewives'da umutsuz bir ev kadını rolünü üstlenebilir.. Yani saçlarını geriye tarasın hatta taç taksın daha iyi.. :)
Hande bana söz verdiği kitabı getirmiş.. Cerrah adlı gerilim bir kitap.. Eh en kısa zamanda okuyup bitirmeyi hedefliyorum..
Widy'nin bizden ayrı takılmasına sinir oluyorum.. Ama artık kendime söz verdim.. O çocuğu umursamayacağım.. İstediği haltı yiyebilir.. Yine de bu kadar çabuk değişmesi beni biraz şaşırttı.. Belki de Tin bu sene gelseydi Widy için daha iyi olurdu.. Aman boşver.. Salla gitsin..
Biyoloji ve Fizik dersimiz güzel geçti.. Ama kimya dersinde resmen uyuyacaktım.. Adam öyle mıymıy anlatıyor ki.. Yani bize birşeyler öğretmek için bir hırs beslemiyor.. Ve bu olay da bizi etkilediği için derse adam akıllı konsantre olamıyorum ne yazık ki.. Adamın yüzünden Kimya'dan nefret eder oldum.. Kimya A-Level sınavından çok iyi bir not alabilmem için bir mucize olması gerekiyor.. Böyle düşünen sadece ben olmadığım için bütün kimya alanlar olaraktan bir karar verdik.. Müdürle konuşup Kimya hocamızı değiştirmeye çalışacağız.. Bana çok umutsuz gözüküyor çünkü okul müdürünü sevmediğim gibi bu konuyla ilgileneceğine de sanmıyorum.. Her neyse Müdür Bey yarın bizimle görüşecekmiş.. inşallah dediğim yanlış çıkar da Kimya hocamız değişir.. Biz de A-Level'larımızdan yüksek notlar alırız..
Seranat yani Matematik hocamız gelmediği için Matematik dersimiz boştu.. Bu yüzden Hande, İrem ve ben Kantin'e indik.. Beraber oturduk.. Bu arada camdan arka tarafta futbol oynamaya çalışan sevgili sınıf arkadaşlarımızı izliyorduk.. Jamie sabahtan beri olduğu gibi yine umutsuz umutsuz etrafına bakıyor ve top denk geldikçe hafif bir hareket yapıp topa vurmaya çalışıyordu.. Top atıldığı zaman David birden heyecanlanıp kendini topun önüne atıyordu.. J.J'in topa bir kez dokunması yetiyordu ki basketbolda ne kadar iyiyse futbolda da o kadar kötüydü.. Aralarında en iyi Yorgos oynuyordu.. Havalı havalı topa bir omzuyla bir kafasıyla vurup duruyordu.. Sonra cima ben Kantin'den bir Ice Tea aldım.. Kızların yanına oturup tam Ice Tea'den büyük bir yudum aldığımda.. Kızlar Jamie hakkında bir laf etti ve ben gülmeye başladım.. Eh haliyle Ice Tea burnumdan ve ağzımdan aynı filmlerdeki gibi foşş diye çıktı.. Öyle olunca kızlar Jamie'ye gülmeyi bırakıp bana gülmeye başladılar :) Tabi ben de yeni dikilen eteğimi rezil ettim :)
10I'ya Jeff adlı bir bebe gelmiş.. Onu her gördüğümüzde hep gülüyoruz.. O çocuğun babası türk ama bu çocuk anladığımız kadarıyla türkçe bilmiyor.. Ve biz haliyle bu duruma şaşırıyoruz ve kendi aramızda teoriler üretip duruyoruz.. Ve geçen Sean'a Seyfi dediğimiz gibi Jeff'e de Cafer demeye karar verdik.. Bakalım çocuk yarın bunu duyunca nasıl bir tepki verecek doğrusu merak ediyorum..
Boş dersler de sınıfımıza giremiyoruz çünkü J.J (sınıfımızın ayısı) sınıftayken şirin sevgilisi M.. sınıfa gelip duruyor.. Ve bu duruma sinir oluyoruz.. Yok sarılıyor yok gıcık gıcık şeyler söylüyor yok bilmem ne? Yani herşeyin bir adabı var demi? Orası bizim sınıfımız sonuçta aşıkların odası değil :)
Boş Matematik derslerinden sonra yine bir Biyoloji dersimiz vardı.. Yorgunduk ama yine de güzel bir ders geçirdik..
Seranat yani Matematik hocamızın tam 10 günlüğüne rapor aldığını duyduk.. Umarım önemli birşey olmamıştır.. Çünkü okulun ilk haftasında 10 günlük rapor almak pekte olağan birşey değil..
Bu arada sana Dağ Ev'inde ve İstanbul'da okuduğum kitapları yazmak istiyorum..
Malcolm X - Alex Haley -- Muhteşem bir kitaptı benim için..
Aşk Dediğin Laftır -- Yazarını bile yazmıyorum iğrenç bir kitaptı..
Beş Dilim Portakal - Joanne Harris -- Güzeldi..
Mustafa Kemal'le Bin Gün - Nezihe Araz -- Fena değil..
Ve Perde İndi - Agatha Christie -- Müthiş..
Babamın Vücudunu Geri Verin (Minik Bir Eskimonun Anıları) - Kenn Harper -- Çok güzel ve acıklı.. İnsan okurken hüzünleniyor..
Sonuncu Kurban - Agatha Christie -- Güzel
İki Yeşil Susamuru, Anneleri, Babaları, Sevgilileri ve Diğerleri - Buket Uzuner -- Tek kelimeyle Rezalet!!!
Bilinmeyen Hedef - Agatha Christie -- Fena değildi..
Sadece Aptallar 8 Saat Uyur - Erdal Demirkıran -- Çok hoşuma gitti :)
Ömrümden Uzun İdeallerim Var - Suna Kıraç -- Güzeldi ve sonu insanı hüzünlendiriyordu.. Neden bu kadının hayatı yazılmış diye kendime sorduğum sorunun cevabını kitabın sonlarında aldım..
İşte bu kadar :) Şimdilik başka bir kitap okumadım.. Biraz okulun sarhoşluğu üzerimde..
Tam ortasındayım yağmurun.. Karın.. Soğuğun ortasındayım..
Nasılda paylaşıyor insan isterse
Nasılda birmiş meğer hasretler
Nasılda mecburmuşuz sabretmeye
Sevmeye.. Öğrenmeye..
Tam ortasındayım yolun.. Koşunun ortasındayım..
Tam varıyorum ki hedefe bir yenisi başlıyor
Bu oyun hep aynı değişmiyor
Hala devam.. Hala figan..
Hem de bile bile..
Ve bu şarkıyı tüm sevdiklerime armağan ediyorum..
Başka bir zaman yeniden görüşmek dileğiyle.. Şimdilik Güle Güle..

Wednesday, September 20, 2006

Hi,

Bu buraya üçüncü yazışım.. Diğer yazdıkların nerede diye sormayın hepsi silindi.. Yazdım yazdım ve her yazdığımda bilgisayar şak diye kapandı.. Anlamadım gitti şu şarj olma sorununu nasıl halledeceğim bilemiyorum.. LapTop elektriği alıyor ama şarj etmeye yetecek kadar elektrik alamıyor.. Yani şarj olamıyor.. Birdenbire böyle oldu.. Tatilden döndüğümüzden beri böyle.. Sanırım birileri bilgisayarımızı yere düşürmüş olmalı..
Bugün okuluma gittim.. Jamie yine gelmemiş.. Okulun ilk gününde korktu herhalde.. Biz kızlar olarakta arkasından çok güldük çocuğun.. Neyse bakalım yarın da gelmezse pes diyeceğim :)
Sabahleyin Niloofar bana bir hediye verdi.. Bana İran'dan bir kolye getirmiş.. Muhteşem birşey.. Bayıldım.. Zevkimi çok iyi anlamış olmalı.. Hele bir zinciri var ki.. Gerçekten çok şaşırdım hediyeyi çıkarıp verince.. Hiç beklemiyordum.. Kolyeyi hemen taktım.. Şu an boynumda duruyor.. İrem'e ve Hande'ye de hediyeler almış.. Onlarınki de farklı.. Niloofar'cım çok teşekkür ederim canım..
Zabiha haftaya gelecekmiş.. Niloofar söyledi..
Ekin ÖSS sınavlarına hazırlanıyormuş.. Elze'de Avusturya'ya gitmiş.. Mert diye bir çocukta okulun başladığı gün Bodrum'a kaçmış ama geri gelecekmiş..
Bugün de güzel geçti.. Herşeye rağmen bu seneyi atlatacağımıza inanıyorum..
Yeni Economics hocası gelmiş.. Çok hoş bir bayana benziyor.. Yalnız çokta genç eh bu da bizim öküzlere ders vereceği için hiçte iyi birşey değil.. Çünkü bizim öküzler öğretmenleri kızdırmak ve üzmek için ellerinden geleni yaparlar.. Hele bir ders kaynatıyorlar ki.. Çok şükür bu sene bir tek Matematik derslerinde bir araya geliyoruz..
Matematik hocasını çok sevdim.. Çok güzel ders anlatıyor.. Ama acaip hızlı.. Tahtaya yazıyor yazıyor yazıyor.. Soru ardına soru.. Beynimizin bir saniye durup dinlenmesine izin vermiyor.. İki saat Matematik olduğu günler de napacağım bilmiyorum.. Matematik dersinden çıkınca beynim böyle bir tuhaf oluyor.. Yine de süper bir ders..
Ve bu sabah yeni kimya hocası gelmiş diyorlardı ki.. Kimya dersinde sınıfa bir adam girdi ve ben de ilk anda düşündüm ki.. Ya bu adam Usama'ya ne kadar çok benziyor.. Benzemek ne kelime Usama'nın kendisiymiş meğer.. Halbuki o adam gitti diye ne çok sevinmiştim belki kimyaya daha iyi bir öğretmen gelir diye hayaller kuruyordum.. Ama napalım artık bu adamla derslerimize devam edeceğiz gibi.. Bu sene dersini daha iyi anlatıyor gibi.. Yine de Kimya dersimin geleceği pek iyi gözükmüyor..
Bugün son dersimiz boş olduğu için erkenden okuldan çıktığımızda İrem'e sordum '' İrem ben zeki miyim?'' O da '' Evet zekisin ama bu zekanı bir tek matematik için kullanıyorsun'' dedi.. Evet haklı bir bakıma çünkü matematiği gerçekten çok seviyorum.. Ve yine sordum '' Sence ben bu seneyi atlatabilcek miyim?''diye.. O da bana dedi ki '' Tabi ki atlatabilirsin'' Biraz yürüdükten sonra '' Benim gördüğüm kadarıyla senin içinde hırs yok.. Olmadığı için de en iyisi için çabalamıyorsun'' dedi.. Bunda da çok haklı.. Çünkü gerçekten derslerim konusunda öyle bir hırsım yok.. Sadece sınavlarımı geçmek için çalışıyorum.. Ve o çalışmalarımla bile güzel notlar alabiliyorum.. Benim hırsım sanat için.. Daha iyi şiir yazmak ve daha iyi resim yapmak istiyorum.. Ben bu konularda kendimi geliştirmek istiyorum.. Ve şiir yazmak için ilhamım hep aniden geldiği için ders çalışırken bile gelse umursamıyorum ve şiirimi yazıyorum.. Bu da derslerimi kötü yönde etkiliyor.. Ama napabilirim.. Ben küçüklüğümden beri okula gitmeyi sevmedim.. Bu okulda hiç olmadığı kadar seviyorum.. Dersleri ve sınav stresini saymazsak.. Hırsım olması için uğraşıyorum.. Fakat başaramıyorum.. Biliyorum ki benim için önemli olan kendimi birşeylere yansıtmak ve anlatmak.. Yine de okumak zorunda olduğumu biliyorum.. Özellikle annem istediği için.. Ve tabi ileride pişman olmamak için.. Hayırlısı olsun inşallah.. Bu sorunu mu çözmeliyim çünkü derslerim yoğun olduğu zamanlar şiir yazamıyorum veyahut resim yapamıyorum.. Böyle olunca da daralıyorum.. İçimdeki herşey patlayacakmış gibi hissediyorum..
Bugün başka öyle önemli birşey olmadı.. Normal bir gündü işte..
Ha bir de bir fıkra göndermişler bana onu yazayım..

Kadının biri Maldivlerde bir kumsalda yürürken ayağı eski bir lambaya takılmış, kadın lambayı kumların içinden çıkarmış, ovalamış lambayı. Lambadan cin çıkmış. Kadın hemen: -Üç hakkım var degil mi? diye sormus. -Tamam, tamam. Beni lambadan kurtardın ama yüksek enflasyon, iç piyasadaki daralma , üçüncü dünya ülkelerindeki düşük maaş oranları ve Güney Asya'daki Tsunami felaketi yüzünden sadece sana bir dilek hakkı verebilirim, demis. Simdi söyle! nedir dileğin ? Kadın hiç tereddüt etmeden, cebinden bir harita çıkararak -Orta Doğu'da barış istiyorum. Bu haritadaki ülkeleri görüyor musun? Bu ülkelerin birbiriyle savaşmayı bırakmasını barışın tesis edilmesini diliyorum. Cin haritaya bakmış ve dehşetle : -Tanrı aşkına kadın! Bu ülkeler binlerce yıldır savaşıyorlar. Tamam işimde iyiyim ama o kadar da değil! Bunun yapabileceğimi sanmıyorum. Başka bir dilekte bulun. Kadın birkaç dakika düşünmüş ve -Hayatım boyunca doğru erkeği bulamadım, bilirsin; hem düşünceli hem karizmatik hem eğlenceli biri, mutfağı sevecek, ev işlerinde yardım edecek, işinde kaplan, annemin yanında kuzu olacak, sürekli futbol izlemeyecek ve ömür boyu sadık olacak erkek diliyorum, demis. Cin derin bir iç çekmis: -Uzat su kahrolası haritayı. :))

Hakan'cım gönderdiğin şarkıyı aldım arkadaşım.. Şimdi de o şarkıyı dinliyorum bak :))

Can bu can benim can
Yapılacak tek şey
Amman unut herşeyi
Amman salla dertleri
Amman nasıl olursa yeni bir gün doğacak
Bak gör sen
Amman unut herşeyi
Amman salla dertleri
Amman herşey güzel olacak
Bak gör sen :))

Teşekkür ederim.. Ama seni çok özledim dostum.. Yokluğunu çok hissediyorum..
Başka bir zaman yeniden görüşmek dileğiyle.. Şimdilik Güle Güle..

Tuesday, September 19, 2006

Selam Millet :)

Valla şu an içimdeki ses diyor ki '' Zeynep kimse senin şu neşeni hiç bir şekilde bozamaz '' .. Evet gerçekten yanlış duymadın çok mutluyum.Ve buradan sevgili dostum Hakan'a kucak dolusu öpücüklerimi yolluyor ve ona çok teşekkür ediyorum. Hakan yazdığın yorumları bir nefeste okudum gerçekten yanımda olduğunu duymak beni çok mutlu etti :) Ve sen yanımdasın diye inşallah bundan sonra yazılarımdan hüzün kokusunu almayacaksın.. Ve tabi ki inşallah her zaman yanımda olursun.. Neyse şimdi gelelim dün akşama ve bugüne..
Dün akşam abimin odasının benim odamın olduğu daha da anlaşılsın diye yaptığım güzel resimleri duvara yapıştırdım.. Çok şeker duruyorlar :) Abim de telefonda konuşurken sormuştu zaten '' Ee odama yerleştin mi? '' diye :) Akşam yemeğini yedikten sonra babamın en büyük dayısı, yengesi, Kuzeni Sedef abla, Kuzeninin kızı Ş. Mina, Kuzenim A.T, eşi M.T ve kızları Merve. Büyük amcam C.P ve yengem A.P geldiler. Hep beraber oturduk. Ş. Mina aynı benim ufaklık Mandalina gibi ama aralarındaki fark şu ben MandaLina'ya sözümü geçirebiliyorum ama Ş. Mina'ya geçiremiyorum :) Görmen lazım bir huysuz ki. Birşeyi yere mi atmak istiyor sen ona ne hakla karışırsın ki atmak istediği şey kesinlikle atılacak. Bir yolunu yordamını bulup istediğini yapıyor.. :) Ş. Mina'ya beni öper misin? deyince öpemem, bunu yapar mısın? deyince yapamam diye olumsuz cevaplar veriyor.. Kendi istediğini yapmalı.. Ş. Mina'ya ben bakmaya çalıştım ama bittim.. Oturmaodasına geliyor atıyor elini laptop'un kablolarına bir çekiyor onu oradan çekip alıyorum bu sefer gidiyor sehpanın üzerindeki çiçeği yanlışıkla düşürmüş gibi yere düşürüyor.. Annesinin dudak parlatıcısını almış sürünüp sürünüp duruyor.. Sürdüğünü yalayıp tekrar sürüyor.. Merve'yse henüz yürüyememesine rağmen kıpır kıpırdı.. Bir güzel gülücükler atıyor ki maşallah.. Suyu gördüğü zaman ve suya dokunduğu zaman bir mayışıyor inanamazsınız.. Sonra bir dondurma yiyişi var ki insanın dondurma yiyesi geliyor :)) Böyle bütün akşam bu ufaklıklarla oynadık.. Artık kardeşimde büyüdüğü için çok şükür evimizde çok oyuncak kalmadı. Eskiden olsa kuzenler ya da bebekler geldiğinde odamız oyuncaklar yüzünden resmen ahıra dönüyordu.. Bir de diyemiyorsun ki dağıttığınızı toplayın çünkü öyle dediğin zaman anneleri bozulabiliyordu.. Ama çok şükür çocukluk dönemlerini atlattık.. :) Dün akşam öyle güzel vakit geçirdik işte..
Bugüne gelince sabah babam 7.00'de uyandırdı ama uyanmak isteyen kim? Birisi beni gelip uykumdan uyandırdığında 5 dakika daha uyumak öyle tatlı oluyorki.. :) Neyse ben bu vakti 7.35'e kadar uzattım.. Okula gittiğimde bir de baktım bizim sınıfın oğlanları geçen sene bütün öğretmenlere illallah dedirten okulun en yaramaz sınıfıyız diye gururlanan oğlanlar sınıfta öyle kuzu kuzu oturuyorlar.. Hande ve Jamie okula gelmediler.. Hande rahatsızlanmış ama Jamie'i bilmiyorum.. Ve öğrendiğimize göre sınıfımıza aslında iki kişi daha gelecekmiş ama kimin nesiler ve neden hala gelmediler orasını bilemiyorum.. İlk iki dersimiz boştu.. Üçüncü ders Fizik'ti birşey yapmadık sadece Ocak ayında olacak sınavlarımıza daha rahat çalışabilmemiz için Miss Suna bize çalışmamız gereken konuların başlıklarının bulunduğu bir kağıt verdi aynısını Biyoloji hocası da verdi.. O derslerden sonra iki ders üst üste Matematik'ti.. Ve kadın canımızı çıkardı :) Onu da atlattıktan sonra son iki dersimiz full boş olduğu için Mr. Mitchell'dan izin alıp evlerimize dağıldık.. İşte bugünlük böyle.. Selva'dan bahsetmiş miydim hatırlamıyorum ama kendisi geçen sene bizimle aynı sınıftaydı ve bu sene İrlanda'ya gidecekleri için okuldan ayrılmıştı ben de veda etmeden gitmesine içerlemiştim ki bana mail atmış :)) Ta İrlanda'da olmasına rağmen bana okuldaki bazı dedikoduları söylemiş.. Ve not düşmüş Şimdi soruyorsundur selva ordayken burdakileri nerden biliyo... ben bilirim anam :)) Deli bu kız. Ben de ona inşallah cevap yazacağım..
Neyse bende hafiften kaçim.. Bugünlük sanırım bu kadar yeter.. Zaten birazdan Kardeşim gelir ve bilgisayarı elimden almaya kalkışır..
Bir de Hakan kendini hiçbir şey için üzme.. Eminim herşey düzelecektir.. Hem unutma ki ben her zaman senin yanındayım.. Bu arada Ajandamdan Notlar'a yazdığın yoruma bir cevap yazdım onu da okursan sevinirim..
Başka bir zaman yeniden görüşmek dileğiyle Şimdilik Güle Güle..

Monday, September 18, 2006

Okulum Başladı!!!

Ya evet ben hala inanamıyorum.. Okulum başladı.. Gerçekten inanılmaz birşey.. Aslında bir bakıma yazmak istiyorum ama bir bakıma da yazmak istemiyorum çünkü Hakan blogumu okumuyor.. Ee o okumayınca geriye okuyan bir kişi kalıyor.. Öfff ya.. İnsanın içinden gelmiyor vallahi..
Neyse bugün okulda çok tuhaftım.. Yani bir bakıma şoktaydım.. Okulun başladığını bir türlü hazmedemedim.. Yani gözlerimi sabahleyin bir açtım ki.. Koskoca dört aylık tatilim bitmişti.. İnanamadım gerçekten.. Sonra okula gidince baktım ki sorun bir tek bende değilmiş.. Bütün sınıfın tuhaflığı üstündeydi.. IGCSE hepimizin üzerinde derin izler bırakmış olmalı ki hepimiz birdenbire A levels'lar için strese girdik.. Okulda herşeye güldüm.. Konuştum ve konuştum.. Çenem öyle bir düştü ki.. Allah'ım ya konuştuğumuz konular konu olsa bari.. Magazin, kitaplar ve televizyondaki programlar..
Sınıfımıza yeni bir kız geldi yarı Amerikalı yarı Türk.. Adı Sibel.. Ve aramıza hoşgelmiş..
Aramızdan Tin (Hırvat) ayrıldı.. Amerikan okuluna gitmiş.. Bir de Zebia (Afrikalı) sanırım.. Onun gittiğinden emin değilim ama o da sanırım ayrıldı..
Bir çok yeni öğrenci var.. Şimdi bu sene bizim bulunduğumuz katta 9I, 10I, 11A ve 12A var.. Biz 11A'yız.. Sınıfımız öyle küçükki.. Minnacık bir oda gibi.. Daha doğrusu gibi değil öyle :)) Sınıftayken duvarlar üstümüze üstümüze geliyor gibi olduğu gibi ayrıca çokta havasız.. Eh 15 kişi olunca.. Karbondioksit oranı oksijen oranından daha fazla oluyor..
7 ders arasında en az üç ders seçme şansımız var.. Ben de şimdiki kararımla Biyoloji, Fizik, Matematik ve belki Kimya.. Bu sene bir çok hoca istifa etmiş okuldan.. Hem de 11A ve 12A'ya ders veren hocalar.. Kimya hocası evleniyormuş onun için gitmiş.. ICT yani computer hocası da ayrılmış.. Economics hocası da gitmiş.. English hocası doğum yaptığı için yok.. Fizik ve Biyoloji hocalarımız geçen seneyle aynı.. Ama matematik hocamız farklı.. Duyduğumuza göre dersini güzel anlatan bir kadınmış.. Hayırlısı olsun inşallah.. Zor bir sene geçireceğe benziyor ama ben eminim geçen seneyi nasıl atlattıysak bunu da öyle atalatacağız inşallah..
Dün akşamda bir düğüne gittim.. Babamın en büyük teyzesinin oğlu Y.G evlendi.. Allah mesut etsin..
Bugün anlatacak başka birşeyim yok.. Hem fazla da yazmak istemiyorum.. Çünkü kendimi şu blog'ta şu an çok yalnız hissediyorum..

Friday, September 15, 2006

Sevgili Crazy (Blogumun adı olsun)

Ben düşündüm taşındım ve kararımı verdim. Hani diyordum ya Hakan benim en iyi dostumdu o gidemezdi felan fistan.. Ve gerçekten düşündüm ve bir sonuca vardım. Üzülmeyeceğim çünkü eminim ki ben Hakan'ı gerçek dostum bildim o da beni öyle bildi.. Yani o benim gerçek dostum ben de onun gerçek dostuyum. Bu durumda eğer o gittiyse mecbur gitmek zorunda kalmış demektir. Çünkü ben ona inanıyor ve güveniyorum. Ve eğer gittiyse bir gün geri gelirse -ki dilerim en kısa zamanda geri gelir- benim kapım sana her zaman açık sakinşeytan. Zira biz dostlarımızı asla unutmayız. Benim tek dileğim inşallah iyisindir. Görüşürüz. Ve inşallah arada sırada gelip hiç değilse blogumu okursun. Blogumu okumasını istediğim kişilerdensin. Senin yorumların benim için önemli.

Şaire Zeynep

Ajandamdan Notlar...

18 aĞuSToS 2006-CuMa

Bugün Dağ Evi'ne gelmeden önce annemler alışverişe gittiler. Ben de yürümek istemediğim için oturdum araba da bekledim. Beklerken de Alex Haley'in Malcolm X adlı kitabını okumaya başladım. Dağ Evi'nin oradaki bir restoranta S. amcamlarla ve Kuzin, Kuzen, annemin arkadaşının oğlu S.a'yla yemek yedik. Ben konuştukça S.a gülüyordu. O güldükçe ben de gülüyordum. Mimiklerimiz ve tavırlarımız aynı gibiydi. Ama yalan! Zaman değiştirdi hepimizi.

19 aĞuSToS 2006-CuMaTeSi

Geceleyin yorganıma sarınıp uyumak müthiş bir histi. O üşüme duygusunu özlemişim. Balkonda kahvaltı yaptık manzara karşısında. Manzara muhteşemdi herşeyiyle. Tek eksiğim aşk.

20 aĞuSToS 2006-PaZaR

Bugün mangal yapıldı.

21 aĞuSToS 2006-PaZaRTeSi

Abimler evleneli tam bir hafta oldu. Mihriban (Mary teyzem) ve Musti geldiler. Babam geri döndü. S. yengemler köylerine gitti. Haftasonu yine gelecekler inşallah. Yarın da MandaLina gelecek inşallah.

22 aĞuSToS 2006-SaLı

Müzik dinlemeyi özledim. Herhangi bir müzik. Müzik olmayınca şiirlerimi yazamıyorum. Sanki o tembel ilham perimin kanatları. Onu duyduğum zaman ilham perim kanatlarını çırpmaya başlıyor ve duygularıma değneğiyle hafifçe dokunuyor. Mama Z, Z enişte ve MandaLina geldi.

23 aĞuSToS 2006-Çarşamba

Bugün Mama Z'yle Z Enişte'yi evde bırakıp MandaLina'yı havuza götürdük. Havuzda çok eğlendi. Sonra eve geldiğimizde Mama Z'ler gitmişlerdi. MandaLina çok yorgun olduğu için ona yemeğini yedirdim ve hemen yatırdım. Annemler de pazara gidecekleri için bende MandaLina'nın yanında uzandım ve onunla beraber uyudum. İkimizde yaklaşık 3 saat uyumuşuz. Uyandığımızda annemler geri gelmişti. Grandmamların gelmesini beklerken salıncakta sallandım. Geç geldiler.

24 aĞuSToS 2006-Perşembe

Bugün Grandmamlarla beraber kahvaltı yaptık. Sonra havuza gittik. Grandmam belinden rahatsız olduğu için kuzinle beraber evde kaldı. Havuzda derin yerlerde su üstünde kalma çalışmaları yaptım ama beceremedim :) Şimdi sana manzaraya karşı otururken yazıyorum. Yemyeşil ormanlar ve masmavi bir rüzgar. Ve kulağımda walkman manga-bitti rüya. Evet ne rüyalarım bitti ama şimdiki bitmesin.

25 aĞuSToS 2006-Cuma

Bazı şeyler için iyi olmak yetmiyor. Sevilmek için aşk için iyi olmak yetmiyor. Babam bugün geri geldi. Cuma namazından sonra. Günler ne çabuk geçiyor. Buraya geleli bir hafta oluyor bu yüzden İrem'e TSD forumundaki şifremi verdim. Sakinşeytan'a mesaj atsın diye. Bir kişi daha mesaj atmış ona da cevap yazdırdım. MandaLina çok uslu duruyor maşallah aramızdan su sızmıyor. İnşallah hep böyle devam eder. Görüşürüz.

26 aĞuSToS 2006-Cumatesi

Sevgilim baş düşmanım Baş düşmanım en iyi dostum En iyi dostum baş düşmanım oldu. Bugün havuza gitmedik. Mihribanlar yürüyüşe çıkınca bende kahramanlar okulu'nu seyrettim bu sözde ordan zaten.

27 aĞuSToS 2006-Pazar

Bugün babam, kuzen S ve kuzen A formula 1'e gittiler (bedava biletle). Akşam mangal partisi yapıldı. Herkes buradaydı. Kuzin A.T'nın doğum günü bugün.

28 aĞuSToS 2006-Pazartesi

Bir yağmur yağdı ki anlatamam manzaranın güzelliğini. Açtım salondaki perdeyi ardına kadar balkon kapısını da açtım. İzledim yağmuru. Toprak kokusunu içime çektim.

29 aĞuSToS 2006-Salı

Bugün de dünkü gibi havuza gitmedim evde oturdum. Annemler alışverişe gitti. Kuzin uyuyordu çünkü sabaha dek aptal bir kitabı bitirmeye çalışmış. Westlife dinledim. Akşam M.P ve C.P teyzelerin yanına gittik. Sonra kuzin S'yle eve gelip Arka Sokakları seyrettik. Sonradan Kuzinde eşlik etti bize. Dizi bittikten sonra tv'de bir top vardı ben topum diye bağırıyordu resmen. Sunuculuk yaparken böyle tuhaf tuhaf konuşuyor. Kerim seni yerim. Cem seni sevicem gibi laflar ediyordu. Ay içim bir tuhaf oluyor hatırladıkça :)

30 aĞuSToS 2006-Çarşamba

İrem mesaj attı. Hakan'da durumlar pek iyi değilmiş. Üzüldüm elimden hiç birşey gelmediği için. Dostu olarak yanında olamadığım için. İnşallah en kısa zamanda herşey düzelir. İrem'de şehir dışına İzmit'e gitti.

31 aĞuSToS 2006-Perşembe

Şimdi otururken Mama Z sağ tarafımda Enişte Z'de sol tarafımda oturuyor. Evet umreden döndüler. MandaLina annesiyle babasını görünce şok oldu. Çok tatlı tepki verdi. Teyzeme sıkıca sarıldı. Mama Z kordonu kalın kare bir saat almış bayıldım. Ve bir de çanta. Allah razı olsun. Hediye beklemiyordum süpriz oldu. Mihriban'lar geri döndü. Burdan İst. gitmeyi hiç istemiyorum evimi çok özledim. Bugün Kuzen E'nin doğum günüydü. Artık 18 yaşında.

01 eYLüL 2006-Cuma

Sıkıcı bir gündü.

02 eYLüL 2006-Cumatesi

şu an her yerim ağrıyor. Fazla yazamayacağım. Bugün babamın iş yerinde ki Timur abi evlenmiş. Küçük Kuzin S. nin doğum günü kutlandı.

03 eYLüL 2006- Pazar

Şimdi İst. Annemin halasının evindeyim. Mama Z'nin evini gördüm müthiş maşallah. Yorgunum ve hastayım şimdi yatıp kitabımı okuyacağım.

07 eYLüL 2006-Perşembe

Bütün müslüman aleminin Beraat Kandili mubarek olsun. Hastayım.

09 eYLüL 2006-Cumatesi

Bugün Mama Z'nin bir arkadaşına gittik. Dört tane yavru kedisi var. Muhteşemlerdi. Minicik ve çok şekerlerdi.

10 eYLüL 2006-Pazar

İrem'e TSD'edeki mesajlarıma bakmasını söylemiştim. Bakmış ama sakinşeytandan mesaj gelmemiş. İçimi bir huzursuzluk kapladı ve ne zaman böyle olsa hep kötü şeyler oluyor. Ve sanki bu bir dosttan ayrılığa atılan ilk adımın ilk kokusuydu. Onun gibi bir dostu kaybetmeyi asla istemem. Hayatımda gerçek dost diyebilceğim bir iki insandan biri o. Çünkü kendime direk söyleyemediğim şeyleri ona söyleyebiliyorum. Beni dinliyor. Saçmalasam da bilmişlik yapsam da dinliyor. Beni anladığını hissedebiliyorum. Anlamıyorsa bile bunu hissetmek bana yetiyor. Belki bu yazdıklarımı asla okumayacak. Okuyamazsan bile dostum bu sözler bir şarkı gibi rüzgarla kulağına gelsin. Kalbine dokunup üşüyorsan içini ısıtsın. Derdin varsa derman olsun. Eğer okursan ne mutlu bana.
Kalp yine sever yarini bulur
Beden yine çalışır parasını kazanır
Ama dost bulunmaz
Kaybedersen geri gelmez
Onun gibisi de kapını çalmaz.
Sakinşeytan iyi ki varsın dostum Ve inşallah içimdeki ses yalan söylüyordur da hep yanımda olursun.

11 eYLüL 2006-Pazartesi

Resim yaptım. Keşke bloguma koyabilseydim.
Mecnun Leyla'ya gelir
Bülbül gülüne döner
Bunun adına aşk denir

12 eYLüL 2006-Salı

Canım birşey anlatmak istemiyor. İki güne Ank. dönüyorum ama içimdeki ses susmuyor. Kötü şeyler söylüyor. Ve her zaman doğru çıkıyor söyledikleri. Ama bu sefer doğru olmasını istemiyorum. Westlife dinliyorum. I have a dream a song to sing. You can take future even if you fail.
Ufukta beliren umutlar
Batırılan güneşle kaybolur
Bir dahaki güneşin doğumuna kadar
Diyen adama kızı cevap verir
Güneşimizi batıranlara yazıklar olsun
Ama bilmezler mi ki ufuktaki umutlar gitsede
Kalpteki umutla asla ölmez.

13 eYLüL 2006-Çarşamba

Dağ Evi'ndeyiz. Şömineyi yaktık karşısında oturuyoruz.

14 eYLüL 2006-Perşembe

Bugü kalbim kırıldı. Ve anladım ki bir dost diğer herkesten daha çok can yakabilirmiş. İncitirmiş. Gözyaşlarım gözlerimde akmayı bekliyor. Gözkapaklarımı kırpıyorum yanaklarıma değilde içime aksın ılık ılık diye.
Dostum dediğim SakinŞeytan gitmiş. Herkesin yapabilceği gibi ama herkes olmasını istemediğim biri.
İçimde bütün duygular çağlıyor gibi. Hangisini yazsamki. Kalbim kırıldı gerisi boş.
İsmail'e kalsa ben bunları hakketmişim.Neyi neden hakkettiğimi bile bilmiyoru. İnsanlar için bazı şeyler ne kadar kolay.İrem dostum sen de bırakıp gitme şu arkadaşını.. Yoksa ben naparım..
Yo Zeynep dostun gitmiş olamaz. Dost dediğin dostunu bırakmaz..
Kırgınım.. Kırgınım..
Kırıldı kalbim yine
Kim saracak şefkatiyle
Merhem sürecek dostluğuyla
Ve iyileştirecek sevgisiyle
Hazırlayacak bir dahaki sefere :(

15 eYLüL 2006-Cuma

Diyecek birşeyim kalmadı bugün.Kırgınım ve daralıyorum.Bunu kabullenmeyi istemiyorum bir bakıma. Kötü çok kötü oldu.

Thursday, September 14, 2006

Kötü.. Kötü..

Yolculuk bitti ve ben buradayım.. Bugün hiç bir şey yazmayacağım.. Yarın sabah ajandamda tuttuğum notları yazarım..
Güle Güle..